Bu Blogda Ara

18 Şubat 2014 Salı

Kapıyı anahtarla açmayı sevmiyorum

Kapıyı anahtarla açmayı sevmiyorum
zili çalmalı ve sen açmalısın kapıyı.
"hoş geldin canım" deyip boynuma sarılmalısın
uzun uzun öpüşmeliyiz kapı aralığında.
el ele tutuşup içeri girmeliyiz
sen bir çırpıda sıralamalısın,
belkide en fazla üçü önemli otuz beş, kırk haberi birden.
"sular yoktu bugün biliyormusun" demelisin mesela
"yemeği ocakta unutup yakmamışmıyım dibini,
sonrada tüp gaz bitti alay eder gibi" demelisin mesela
adları da saçları gibi hep birbirine benzeyen ortaokul arkadaşların,
çat kapı yapmış olmalı aniden ve öğlen
annen aramış yakında geleceklermiş, bana da selam söylemişmiş,
olmalı mesela
okadar işinin arasında camlarıda silmiş sevinmiş olmalısın 
"eskilerini eskiciye verdim, o eski mintanları filan" demelisin
plastik mandal, leğen bir de faraş almış olmalısın karşılığında
bir gündüz yayınında faydalı on şey öğrenmiş olmalısın.
çıkmayan lekeleri kolayca çıkarmaya
şarap şişelerini kolayca açıp o şişelere mumlar damlatarak 
dekor yapmaya bir dolu faydalı şeyler.
Ben mutlaka "yaa öylemi olmuş..." diyeceğin haberler vermeliyim sana
süratle beni kızdıracak şeyler yapmalısın
ben zaten seni kızdıracak bir sürü şey yapmış olmalıyım dışarıda.
gözüme bakıp anlamalısın yediğim herzeleri
sen anlamazlıktan gelmelisin hepsini yüzlememelisin yine
usulca utanmalıyım
anladığını, anlamazdan gelmeliyim
bu küçümen oyun böylece sürüp gitmeli bir vakit
ben yine her zamanki gibi
yarın rejim yapmaya, spora başlamaya
sigarayı artık bırakmaya karar vermeliyim
sen birkaç güne kadar bi iş bulup çalışmaya,
bir ev bulup oraya geçmeye, hayatına bir çeki düzen vermeye
karar vermelisin
çay koyyy.....!!!
bunu yine ben hatırlatmalıyım.
radyo yine tuhaf şarkılar çalan bir gavur kanalına ayarlı olmalı,
televizyon yine senin kanallarına kilitli
ve kül tablaları, çay tabakları yani, firar etmiş olmalı ortalıktan yine
gözlerinde güzellikten başka bir şey yokmuş gibi,
sıkıntı yüklü, sorun yüklü bakışları görmemeliyim.
sevgimin büyüklüğü her şeye yeter sanmalıyım
hiçbir bunaltını anlamayacak kadar dangalaklaşmalıyım.
ikide bir sözlerini kesip, çocuksuluğunun, saflığının, yalınlığının sularını kurutup
ciddi vakarlı kerametli konulara davet etmeliyim seni.
ve bir gün bir gün
çekip gitmelisin evden.
gitmenle anlamalıyım bu ev sevdasız olana bol gelir
yürü yürü bitmez koridorları.
bu evin manzarası karanlığa göz kırpar.
bir başına yaşayanlara köpekler bile havlamaz bahçede.
çay pişmez, yemek yenmez, sigaranın bile tadı kaçar.
Dışarıda itiş kakış kalabalıklarda yitip gider evin sahibi.
kendini arayıp bulamaz.
merhabala'ların da anlamı kalmadığından kimselere selam verip alamaz.
denizde, karada, yatakta hiçlik solukları alıp verir.
bir şiirin dizeleri okunur kitapta,
şair sanki bilmiş de demiş gibi:
"düşmesin bizimle yola evinde ağlayanların gözyaşlarını boynunda ağır bir zincir
gibi taşıyanlar, çekilsin yolumuzdan kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar"
yazmıştır
şiire de, şaire de, hayata da kızılır.
kapının önüne gelinir,
alışkanlık icabı kapı çalınır.
yanlızlık pusuya yatmıştır içeride.
duyar ama açmaz kapıyı.
Neden sonra hatırlarsın, anahtarını çıkarırsın.
Kapıyı anahtarla açmayı sevmiyorum ben.
yanlızlığını sevmiyorum.
ben yalnız, ben yalnız
seni yalnız seni çok ve çok 
ve çok, çok 
seviyorum ! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder