Güncel Konular, Yarışma Soruları ve Cevapları, Eğlence, Fıkra, Siyaset, Genel Kültür,Bilgi Yarışması, Anlamlı Sözler
Bu Blogda Ara
10 Eylül 2018 Pazartesi
Bize kalmayacak bir dünya için, bize kalacak günahlar biriktiriyoruz.
Bize kalmayacak bir dünya için,bize kalacak günahlar biriktiriyoruz.
3 Eylül 2018 Pazartesi
Kavalalılara mensup Mısır Valilerine verilen ünvan nedir?
Kavalalılara mensup Mısır Valilerine verilen ünvan nedir?
Cevap: Hidiv
Cevap: Hidiv
1861 de kurulan İtalya Krallığının ilk kralı kimdir?
1861 de kurulan İtalya Krallığının ilk kralı kimdir?
Cevap: 2. Vittoria Emmanuele
Cevap: 2. Vittoria Emmanuele
Hangi ayda dünya güneşten en uzaktadır?
Yılın hangi ayında dünya güneşten en uzaktadır?
A- Aralık
B- Şubat
C- Mayıs
D- Temmuz
Cevap: TEMMUZ
A- Aralık
B- Şubat
C- Mayıs
D- Temmuz
Cevap: TEMMUZ
Deliliğin Dağlarında ve Cthulhunun Çağrısı Kitaplarının yazarı kimdir?
Deliliğin Dağlarında ve Cthulhunun Çağrısı Kitaplarının yazarı kimdir?
Cevap: H.P Lovecrath
Cevap: H.P Lovecrath
Aya benzer yüreğim hangi film için seslendirilmiştir?
A. AROG
B.ArifV 216
C. GORA
D. YahşiBatı
Cevap B şıkkı
B.ArifV 216
C. GORA
D. YahşiBatı
Cevap B şıkkı
Olgun insanlar;
Olgun insanlar;
Hayatın her yönünü severler, şikayet etmekle ya da herşeyin daha iyi olmasını beklemekle vakit kaybetmezler.
Hayatın her yönünü severler, şikayet etmekle ya da herşeyin daha iyi olmasını beklemekle vakit kaybetmezler.
21 Temmuz 2018 Cumartesi
Dev Pandaların Bilimsel Adı Ailuropoda Melanoleuca Ne Anlama Gelir?
Dev Pandaların Bilimsel Adı Ailuropoda Melanoleuca Ne Anlama Gelir?
Cevap: Siyah Beyaz Kedi Ayaklı
Cevap: Siyah Beyaz Kedi Ayaklı
Actias Luna Adlı Güveler
Aktias Luna adlı güveler yetişkin hale geldiklerinde hangisini yapmazlar?
A. Üremek
B. Yemek yemek
C. Uçmak
D. Uyumak
Cevap:Yemek yemek
A. Üremek
B. Yemek yemek
C. Uçmak
D. Uyumak
Cevap:Yemek yemek
29 Haziran 2018 Cuma
İnsanın üslûbu ; Cehaleti kadar dilinden, Edebi kadar yüreğinden gelirmiş...
İnsanın üslûbu ;
Cehaleti kadar dilinden,
Edebi kadar yüreğinden gelirmiş...
Cehaleti kadar dilinden,
Edebi kadar yüreğinden gelirmiş...
Nedamet ateşiyle dolu bir gönülle, nemli gözlerle tövbe et!
Nedamet ateşiyle dolu bir gönülle, nemli gözlerle tövbe et!
Zira papatyalar güneşli ve ıslak yerlerde açarlar. . .
Zira papatyalar güneşli ve ıslak yerlerde açarlar. . .
Belki hiçbir şey yolunda gitmedi; ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi!
Belki hiçbir şey yolunda gitmedi; ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi!
İçerlenme yüküm çok diye, Allah dev yükü vurmaz cüceye...
İçerlenme yüküm çok diye, Allah dev yükü vurmaz cüceye...
23 Haziran 2018 Cumartesi
İnsanlardan bişey isteme
İnsanlardan bişey isteme ;
Zira verirse minnettir ,vermezse zillet.
ALLAH'tan iste ki ;
Verirse nimettir , vermezse Hikmet
Zira verirse minnettir ,vermezse zillet.
ALLAH'tan iste ki ;
Verirse nimettir , vermezse Hikmet
12 Haziran 2018 Salı
6 Haziran 2018 Çarşamba
Mazlûmun acısından bir pay düşmüyorsa yüreğine, Ramazan orucundan fayda anca karaciğerine...
Mazlûmun acısından bir pay düşmüyorsa yüreğine, Ramazan orucundan fayda anca karaciğerine...
Bazı yürekler kahve gibidir. Yaşattıkları,hatıraları kırk yıl geçse de unutulmaz
Bazı yürekler kahve gibidir. Yaşattıkları,hatıraları kırk yıl geçse de unutulmaz.
29 Mayıs 2018 Salı
Bir yoksulla karşılaştığınızda bilin ki, cennet ile karşılaştınız
Bir yoksulla karşılaştığınızda
bilin ki, cennet ile karşılaştınız
ister sahip çıkar sarılırsınız
isterseniz elinizin tersi ile itersiniz.
bilin ki, cennet ile karşılaştınız
ister sahip çıkar sarılırsınız
isterseniz elinizin tersi ile itersiniz.
tercih sizindir.
Bu ne çile.. Ayrılık vuslattan, hüzün sevinçten ağır. Aşk deyince duyuluyorda, âh deyince dünya sağır...
Bu ne çile..
Ayrılık vuslattan, hüzün sevinçten ağır.
Aşk deyince duyuluyorda, âh deyince dünya sağır...
Ayrılık vuslattan, hüzün sevinçten ağır.
Aşk deyince duyuluyorda, âh deyince dünya sağır...
28 Mayıs 2018 Pazartesi
24 Mayıs 2018 Perşembe
97 yılında yeniden düzenlenen marşımız
97 yılında yeniden düzenlenen marşımız hangisidir?
CEVAP: 10. YılMarşı
CEVAP: 10. YılMarşı
14 Mayıs 2018 Pazartesi
Tahammülsüz biri değilim ben.
"Ben tahammülsüz biri değilim. Sadece anlayışla ve incelikle sevmenin
bana enayiymişim gibi hissettirdiğinden beri kimsenin çizgilerime
basmasına izin vermiyorum."
5 Mayıs 2018 Cumartesi
21 Nisan 2018 Cumartesi
Tolstoyun 1873 te yazmaya başladıgı TİME dergisinin 2007 de Tüm zamanların en iyi kitabı olarak seçtiği eser hangisidir?
a) Savaş ve barış
b) Anna Karenina
c) Dirili
d) İnsan ne ile yaşar
Cevap:Anna Karenina
b) Anna Karenina
c) Dirili
d) İnsan ne ile yaşar
Cevap:Anna Karenina
12 Nisan 2018 Perşembe
"İNSAN"dedim, nedir ki insan..?Cevap verdi Ermiş...İnsan kendi kusurlarıyla saklambaç "Oynayan" başkalarının kusurlarıyla yakalamaca "Oynayandır"
"İNSAN"dedim, nedir ki insan..?Cevap verdi Ermiş...İnsan kendi
kusurlarıyla saklambaç "Oynayan" başkalarının kusurlarıyla yakalamaca
"Oynayandır"
18 Mart 2018 Pazar
Maymun Avcısı (fıkra)
Temel ve Dursun ormanda maymun avına çıkmışlar. Maymunun canlısı da daha
çok para ettiği için vurmadan yakalamak istiyorlarmış. Ormanda bir o
yana bir bu yana dolaşırken, sonunda ağacın tepesinde bir maymun
görmüşler. Temel başlamış ağacı sallamaya, sallaya sallaya sonunda
maymunu ağaçtan düşürmeyi başarmış. Maymun ağaçtan düşer düşmez de
temelin köpeği hemen maymunun üstüne çıkıp, malum şeyi hayvan halsiz
kalıncaya kadar yapmış.
Sonunda da Temel maymunu bitkin halde kolayca yakalayıp çuvala koymuş. Bu şekilde 3 tane maymun yakalayan Temel yine ağaçta bir maymun görmüş. Ancak bu ağacı ne kadar sallasa da nafile maymun bir türlü düşmemiş. En sonunda Dursun’a, “ula Dursun al şu tüfeği ben yukarı çıkıp maymunu düşürmeye çalışacağım. Maymun düşerse, köpek zaten görevini biliyor dokunma. Hee olurda ben düşersem, hiç bekleme köpeği fur.”:)
Sonunda da Temel maymunu bitkin halde kolayca yakalayıp çuvala koymuş. Bu şekilde 3 tane maymun yakalayan Temel yine ağaçta bir maymun görmüş. Ancak bu ağacı ne kadar sallasa da nafile maymun bir türlü düşmemiş. En sonunda Dursun’a, “ula Dursun al şu tüfeği ben yukarı çıkıp maymunu düşürmeye çalışacağım. Maymun düşerse, köpek zaten görevini biliyor dokunma. Hee olurda ben düşersem, hiç bekleme köpeği fur.”:)
14 Mart 2018 Çarşamba
Kalmadı Emmi!
Köylerde Bereket Kalmadı Emmi.
Anadolu viran, bozkırdı her yer,
Yolları tozluydu, asfalt ne gezer,
Giyerdi çarığı, askerle nefer,
Şehirden farkı yok köylerin Emmi.
Tarlada sabanla,toprak sürerdin,
Şehire bahçeye,yayan giderdin,
Kuru ekmeğini ,hep yavan yerdin,
Şimdi herşey hazır köylerde Emmi.
Okullar birleşik,köyde okurdun,
Kara tahtalarda, tozu solurdun,
Defteri kitabı, zorla bulurdun,
Akıllı tahta var köylerde Emmi.
Düvenle ekini, az mı yayardın,
Tınazda samanı, yele yollardın,
Kağnının sesini, ninni sayardın,
Traktör var artık köylerde Emmi.
Tarlada ekinler biçilir günde,
Şehire bahçeye sanki düğüne,
Ensemiz kalındır göbekler önde,
Perhiz diyet yoktur köylerde Emmi.
Herkesin evinde arabası var,
Teknolojik her şey,ne ararsan var,
Makinayla çiftçim, sütünü sağar,
Tembelleşti herkes köylerde Emmi.
Kimse boşanmazdı, ölene kadar,
Bir kötü söz etsen,polisi arar,
Kadını erkeği, yok ki vefakar,
Kimsede güven yok, köylerde Emmi.
Defteri silerdin,yazardın tekrar,
Yoktu ki kitabı,yok bilgisayar,
Kara önlük vardı, forma ne arar,
Kıyafet serbestir köylerde Emmi.
Emanet yalan yok,yoktu ihtikar,
Söz senetti sizde, vardı itibar,
Komşular akraba, hep arka çıkar,
Akraba akreptir köylerde Emmi.
Baban atan yanında büyürdün,
Onların yanında,çocuk sevmezdin,
Dedeyi amcayı ,baba bilirdin,
Kardeş düşman artık köylerde Emmi.
Yoksul akrabanın, hatırı vardı,
Bayramda düğünde, herkes arardı,
Herkes birbirine, mektup yazardı,
Kimse aramıyor, köylerde Emmi.
HİDAYET DOĞAN
Anadolu viran, bozkırdı her yer,
Yolları tozluydu, asfalt ne gezer,
Giyerdi çarığı, askerle nefer,
Şehirden farkı yok köylerin Emmi.
Tarlada sabanla,toprak sürerdin,
Şehire bahçeye,yayan giderdin,
Kuru ekmeğini ,hep yavan yerdin,
Şimdi herşey hazır köylerde Emmi.
Okullar birleşik,köyde okurdun,
Kara tahtalarda, tozu solurdun,
Defteri kitabı, zorla bulurdun,
Akıllı tahta var köylerde Emmi.
Düvenle ekini, az mı yayardın,
Tınazda samanı, yele yollardın,
Kağnının sesini, ninni sayardın,
Traktör var artık köylerde Emmi.
Tarlada ekinler biçilir günde,
Şehire bahçeye sanki düğüne,
Ensemiz kalındır göbekler önde,
Perhiz diyet yoktur köylerde Emmi.
Herkesin evinde arabası var,
Teknolojik her şey,ne ararsan var,
Makinayla çiftçim, sütünü sağar,
Tembelleşti herkes köylerde Emmi.
Kimse boşanmazdı, ölene kadar,
Bir kötü söz etsen,polisi arar,
Kadını erkeği, yok ki vefakar,
Kimsede güven yok, köylerde Emmi.
Defteri silerdin,yazardın tekrar,
Yoktu ki kitabı,yok bilgisayar,
Kara önlük vardı, forma ne arar,
Kıyafet serbestir köylerde Emmi.
Emanet yalan yok,yoktu ihtikar,
Söz senetti sizde, vardı itibar,
Komşular akraba, hep arka çıkar,
Akraba akreptir köylerde Emmi.
Baban atan yanında büyürdün,
Onların yanında,çocuk sevmezdin,
Dedeyi amcayı ,baba bilirdin,
Kardeş düşman artık köylerde Emmi.
Yoksul akrabanın, hatırı vardı,
Bayramda düğünde, herkes arardı,
Herkes birbirine, mektup yazardı,
Kimse aramıyor, köylerde Emmi.
HİDAYET DOĞAN
11 Mart 2018 Pazar
Sakın Kimseye Söyleme
Dilindeki sırrını
Kalbindeki yaranı,
Cebindeki paranı sakın kimseye söyleme !..
Kalbindeki yaranı,
Cebindeki paranı sakın kimseye söyleme !..
10 Mart 2018 Cumartesi
Herkes Ölüp Gidiyor Bir Sen mi Kalacaksın
Herkes ölüp gidiyor bir sen mi kalacaksın, ha iki gün fazla ha iki gün az yaşayacaksın. Ateşte kül, toprakta gül olacaksın. Mühim olan yaşarken insan olacaksın.
5 Mart 2018 Pazartesi
Ne söylesem anlatamam memleketimi! Hayali bir başka düşü bir başka ...
Ne söylesem anlatamam memleketimi!
Baharı bir başka kışı bir başka ...
Bilemedim sihir midir, büyü mü?
Hayali bir başka düşü bir başka ...
Baharı bir başka kışı bir başka ...
Bilemedim sihir midir, büyü mü?
Hayali bir başka düşü bir başka ...
En zayıf olduğum yerden sınanmış en hassas olduğum yerden vurulmuşum.
"Çünkü en zayıf olduğum yerden sınanmış en hassas olduğum yerden vurulmuşum.
Hangi yanımdan yara alsam o yanımdan ağrımışım.
Taşıyamam zannettiklerimi taşımış,
taşırım zannettiklerimin altında kalmışım.
İçimdeki ummanı önce sızdırmış sonra taşırmışım.
Öyleyse hepsine de amenna!Değil mi ki seçilmişim..."
Hangi yanımdan yara alsam o yanımdan ağrımışım.
Taşıyamam zannettiklerimi taşımış,
taşırım zannettiklerimin altında kalmışım.
İçimdeki ummanı önce sızdırmış sonra taşırmışım.
Öyleyse hepsine de amenna!Değil mi ki seçilmişim..."
4 Mart 2018 Pazar
Bir erkeğin yumruğundan daha serttir bir kadının son sözü.
Bir erkeğin yumruğundan daha serttir bir kadının son sözü.
Biri dişlerini döker, diğeri düşlerini...
Biri dişlerini döker, diğeri düşlerini...
3 Mart 2018 Cumartesi
2 Mart 2018 Cuma
Ciğer kül olduktan sonra üflemenin anlamı yok. Adama sorarlar yanarken neredeydin diye . . !!!
Ciğer kül olduktan sonra üflemenin anlamı yok.
Adama sorarlar yanarken neredeydin
diye . . !!!
Adama sorarlar yanarken neredeydin
diye . . !!!
28 Şubat 2018 Çarşamba
İnsan evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.
İnsan evrende gövdesi kadar değil,yüreği kadar yer kaplar.Yaşar KEMAL
24 Şubat 2018 Cumartesi
En tenhasındayım hayatın. Kirli, kibirli, samimiyetsiz kalabalıklara inat.
En tenhasındayım hayatın. Kirli, kibirli, samimiyetsiz kalabalıklara inat.
21 Şubat 2018 Çarşamba
Çöpçünün Çocuğu (Kıssa)
Ne güzel ÖĞRETMENSİN SEN
“Üzmüşler çocuğu, diğer çocuklar. "Senin baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun” demişler. Vicdan duygusu tam gelişmemiştir okul öncesi çocuklarında. Zaman zaman böyle acımasız olabilirler. Kırmışlar yavrucağın kalbini.
Konuştum babayla. Çok üzüldü, çocuğunun üzülmesine. Dağ gibi adam gözyaşlarını ilk kez ayırdı gözlerinden belki de. “Üzülmek yetmez dedim, bir planım var. Dahil olur musun?” Kabul etti seve seve.
“Pis ülke” oyunu oynattım çocuklara bir gün. Türetilmiş (uydurma) bir oyun. Ne bulduysak attık yerlere. Bu arada “kötü koku spreyi” sıktık sınıfa, çocuklar görmeden tabi. Birazdan sınıf dayanılmaz bir kokuya karıştı. Dedim niye böyle oldu? Dediler öğretmenim çöplerden, pislikten. Durun dedim, bakın kapıya, biri gelecek, kurtaracak bizi bu pislikten, kokudan, büyüleniyor sanki. Bak bak bitiremiyorlar. 1.90 boy. Heybetli mi heybetli çöpçümüz.
Başlıyor hemen temizliğe. Bende pencereleri açıyorum hemen. Temiz hava nüfuz edince etkisini kaybediyor kötü koku spreyi. Yardımcı öğretmenimiz de yasemin kokulu oda spreyini sıkıyor birkaç fıs. Çocukların gözü bizi görmüyor zaten. Ama içlerine doluyor mis gibi çiçek kokusu.
Sonra yarım ay düzeninde oturuyoruz çöpçünün karşısına. Konuşuyor prova ettiğimiz gibi. “Çöpçüyüm ben” diyor. “Siz sabahları uyurken daha, ya da gece yarısı mahallenizin çöplerini topluyorum. Arkadaşlarım da var. Onlar da topluyor. Çöpler toplanmasa sokaklardan, her yer bugün sınıfınızın koktuğu gibi kokar. Çöpçülük zordur çocuklar. Çok zor iştir.” Anlatıyor uzatmadan. Kısa, öz, keskin. Anlattıkça daha da büyüyor adam.
Nasıl dinliyorlar anlatamam. Gözlerini hiç ayırmadan. Hele oğlu. Gurur duyuyor babasıyla ve her sözünde hayran oluyor ona. O bakışa ömür verilir inanın bana.
Sonra fotoğraf çektiriyoruz hepimiz kahramanımızla. Alkışlarla ve aşkla uğurluyoruz çöpçümüzü. Bir baba, bir oğul. Tedavi edilmiş iki yürek. İşimiz bu. Yüreğe dokunmak. Hanımlar, beyler! Bir çocuğun alın teriyle para kazanan babasının mesleğinden utanmasına dayanamam. Dayanırsam, öğretmen olamam.
Ertesi sabah soruyor birkaç veli. “Bizim çocuk akşamdan beri büyüyünce çöpçü olacağım diyor. Siz ne öğretiyorsunuz bu çocuklara Allah aşkına?”
Gülümseyerek cevap veriyorum, “İnsan olmayı öğretiyoruz.”
“Üzmüşler çocuğu, diğer çocuklar. "Senin baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun” demişler. Vicdan duygusu tam gelişmemiştir okul öncesi çocuklarında. Zaman zaman böyle acımasız olabilirler. Kırmışlar yavrucağın kalbini.
Konuştum babayla. Çok üzüldü, çocuğunun üzülmesine. Dağ gibi adam gözyaşlarını ilk kez ayırdı gözlerinden belki de. “Üzülmek yetmez dedim, bir planım var. Dahil olur musun?” Kabul etti seve seve.
“Pis ülke” oyunu oynattım çocuklara bir gün. Türetilmiş (uydurma) bir oyun. Ne bulduysak attık yerlere. Bu arada “kötü koku spreyi” sıktık sınıfa, çocuklar görmeden tabi. Birazdan sınıf dayanılmaz bir kokuya karıştı. Dedim niye böyle oldu? Dediler öğretmenim çöplerden, pislikten. Durun dedim, bakın kapıya, biri gelecek, kurtaracak bizi bu pislikten, kokudan, büyüleniyor sanki. Bak bak bitiremiyorlar. 1.90 boy. Heybetli mi heybetli çöpçümüz.
Başlıyor hemen temizliğe. Bende pencereleri açıyorum hemen. Temiz hava nüfuz edince etkisini kaybediyor kötü koku spreyi. Yardımcı öğretmenimiz de yasemin kokulu oda spreyini sıkıyor birkaç fıs. Çocukların gözü bizi görmüyor zaten. Ama içlerine doluyor mis gibi çiçek kokusu.
Sonra yarım ay düzeninde oturuyoruz çöpçünün karşısına. Konuşuyor prova ettiğimiz gibi. “Çöpçüyüm ben” diyor. “Siz sabahları uyurken daha, ya da gece yarısı mahallenizin çöplerini topluyorum. Arkadaşlarım da var. Onlar da topluyor. Çöpler toplanmasa sokaklardan, her yer bugün sınıfınızın koktuğu gibi kokar. Çöpçülük zordur çocuklar. Çok zor iştir.” Anlatıyor uzatmadan. Kısa, öz, keskin. Anlattıkça daha da büyüyor adam.
Nasıl dinliyorlar anlatamam. Gözlerini hiç ayırmadan. Hele oğlu. Gurur duyuyor babasıyla ve her sözünde hayran oluyor ona. O bakışa ömür verilir inanın bana.
Sonra fotoğraf çektiriyoruz hepimiz kahramanımızla. Alkışlarla ve aşkla uğurluyoruz çöpçümüzü. Bir baba, bir oğul. Tedavi edilmiş iki yürek. İşimiz bu. Yüreğe dokunmak. Hanımlar, beyler! Bir çocuğun alın teriyle para kazanan babasının mesleğinden utanmasına dayanamam. Dayanırsam, öğretmen olamam.
Ertesi sabah soruyor birkaç veli. “Bizim çocuk akşamdan beri büyüyünce çöpçü olacağım diyor. Siz ne öğretiyorsunuz bu çocuklara Allah aşkına?”
Gülümseyerek cevap veriyorum, “İnsan olmayı öğretiyoruz.”
20 Şubat 2018 Salı
Striprizci Kadın
Çok güzel bir genç kadın bir gece klubünde stiprizci olarak iş bulmuştu.
İlk kez sahneye çıkacağı için çok heyecanlıydı. Ancak ışıklar üzerinde parlar parlamaz öyle bir alkış tufanı koptu ki, heyecanı hemen yatıştı.
Üzerindeki elbiseyi çıkardıktan sonra, alkışlar biraz azaldı.
Çoraplarını çıkardıktan sonra ise alkış seslerinde biraz daha azalma oldu.
Sütyenini çıkardığında salondan tek tük alkış sesleri geliyordu.
Nihayet, üzerinde kalan son giysi parçasını da çıkarıp attı.
Artık salondan tek bir alkış sesi bile gelmiyordu.
Vücudunun güzelliğinden son derece emin olan yıldız adayı şaşkınlık içerisinde ön masada oturan bir adama yanaşarak sordu:
– “Şey acaba vücudumu beğenmediniz mi?” Adam heyecandan soluyarak:
– “Nereden çıkardınız bunu?” dedi.
– “Ne bileyim. Ben soyundukça alkışlar kesildi de…”
– “Tabi kesilecek” dedi adam. “Bi Düşün Bakalım Neden Acaba?” 🙂
İlk kez sahneye çıkacağı için çok heyecanlıydı. Ancak ışıklar üzerinde parlar parlamaz öyle bir alkış tufanı koptu ki, heyecanı hemen yatıştı.
Üzerindeki elbiseyi çıkardıktan sonra, alkışlar biraz azaldı.
Çoraplarını çıkardıktan sonra ise alkış seslerinde biraz daha azalma oldu.
Sütyenini çıkardığında salondan tek tük alkış sesleri geliyordu.
Nihayet, üzerinde kalan son giysi parçasını da çıkarıp attı.
Artık salondan tek bir alkış sesi bile gelmiyordu.
Vücudunun güzelliğinden son derece emin olan yıldız adayı şaşkınlık içerisinde ön masada oturan bir adama yanaşarak sordu:
– “Şey acaba vücudumu beğenmediniz mi?” Adam heyecandan soluyarak:
– “Nereden çıkardınız bunu?” dedi.
– “Ne bileyim. Ben soyundukça alkışlar kesildi de…”
– “Tabi kesilecek” dedi adam. “Bi Düşün Bakalım Neden Acaba?” 🙂
10 Şubat 2018 Cumartesi
NOKTA
Bazen uzun uzun cümleler kurarsın anlayan olmaz.
Tutar bir "NOKTA" koyarsın, duymayan kalmaz...
Tutar bir "NOKTA" koyarsın, duymayan kalmaz...
9 Şubat 2018 Cuma
Öğretmenim Seni Görmek İstiyor Baba
Çocuk eve gelip babasına : “baba, matematik hocamız seni görmek
istiyor” der. Babası “ne oldu?” diye sorar. “7 kere 9 kaç eder diye
sordu, ben de 63 dedim. Ardından 9 kere 7 kaç diye sordu, ben de
arasındaki fark ne a. koyim dedim.” der.
babası; “arada ne fark varmış ki?” der babası ve kabullenir : “peki giderim”
Ertesi gün çocuk eve gelir ve sorar “baba gittin mi okula?”
“henüz değil” der babası.
çocuğu da “o zaman geldiğinde beden öğretmenini de görmen lazım” der.
“neden” diye sorar babası.
“bugün beden dersinde, sol kolumu kaldırmamı istedi. kaldırdım. sağ kolumu kaldırmamı istedi, kaldırdım. sonra sol ayağımı kaldırmamı istedi, yaptım. sonra da sağ ayağımı kaldırmamı istedi; ben de “şeyimin üzerinde mi durucam?” dedim.
babası; “arada ne fark varmış ki?” der babası ve kabullenir : “peki giderim”
Ertesi gün çocuk eve gelir ve sorar “baba gittin mi okula?”
“henüz değil” der babası.
çocuğu da “o zaman geldiğinde beden öğretmenini de görmen lazım” der.
“neden” diye sorar babası.
“bugün beden dersinde, sol kolumu kaldırmamı istedi. kaldırdım. sağ kolumu kaldırmamı istedi, kaldırdım. sonra sol ayağımı kaldırmamı istedi, yaptım. sonra da sağ ayağımı kaldırmamı istedi; ben de “şeyimin üzerinde mi durucam?” dedim.
7 Şubat 2018 Çarşamba
Beşiktaşta bulunan saat kulesinde hangi padişahın armaları bulunur?
Beşiktaşta bulunan saat kulesinde hangi padişahın armaları bulunur?
Cevap: 2. Abdulhamit
Cevap: 2. Abdulhamit
6 Şubat 2018 Salı
"Dört Mevsim" Gibidir İnsan..
Tıpkı "Dört Mevsim" Gibidir İnsan..
Gülerken "Yaza"
Sevinirken "İlkbahara"
Soğurken "Kışa"
Hayalleri Yıkılırken. "Sonbahara" Benzer..
Gülerken "Yaza"
Sevinirken "İlkbahara"
Soğurken "Kışa"
Hayalleri Yıkılırken. "Sonbahara" Benzer..
4 Şubat 2018 Pazar
İlk Doğum
Genç stajyer doktor çok heyecanlıdır. İlk defa bir doğuma girecek ve doğumu o yaptıracaktır. Hocası da bir köşede onu izleyecektir.
Her şey harika gitmiş doğum sorunsuz tamamlanmıştır. Stajyer hocasının görüşünü almak için hemen yanına gider. “Hocam nasıldı?” “Evet güzeldi, ama bir dahakinde çocuk doğduktan sonra annenin değil, çocuğun poposuna şaplak vur.”
Allah Deveyi İğnenin Deliğinden Geçirebilir mi?
Necip Fazıl’a, “Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?” diye
sormuşlar. “Evet geçirir” demiş. Bunun üzerine “deveyi mi küçültür,
yoksa iğneyi mi büyültür?” demişler. Necip Fazıl, İlahi kudretin
sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş: “Ne deveyi küçültür, ne
iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi,
vızır vızır geçirir.”
Kahve Fincanı Hikaye
Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.
Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti.
Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;
"Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.”
Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!
Kekeleyerek: "Nasıl? Anlayamadım?" diyebildi yaşlı kadın.
"Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:
"Yeter! Lütfen dur artık!" diye bağırmak zorunda kaldım.
Ama usta sadece gülümsedi ve; "Daha değil!" diye cevapladı beni.
"Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:
"Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!"
Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:
"Henüz değil!"
"Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek"
Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:
"Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!"
"Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve "Daha değil!" diyordu.
"Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.
"Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.
"Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!" dedim. Onun cevabı ise aynıydı: "Henüz değil!"
"Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. "Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!" diye bağırdım.
Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. "Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!" diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine "Daha değil!" diyordu.
Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.
"Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:
"Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?"
Ona "Evet" dedim.
Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve "Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım."
"Evet bu sensin!" dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.
Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.
Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.
Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.
Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.
Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.
Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde."
Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:
"Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!
Bana zarar vereceğini düşündüm.
Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.
Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.
Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim. Teşekkür ederim."
USTA FİNCANI, YARATICI İNSANI ŞEKİLLENDİRİR..
Yeter ki acıdaki hikmeti görelim.
Önemli olan, kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini öğrenmek...
Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti.
Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;
"Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.”
Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!
Kekeleyerek: "Nasıl? Anlayamadım?" diyebildi yaşlı kadın.
"Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:
"Yeter! Lütfen dur artık!" diye bağırmak zorunda kaldım.
Ama usta sadece gülümsedi ve; "Daha değil!" diye cevapladı beni.
"Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:
"Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!"
Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:
"Henüz değil!"
"Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek"
Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:
"Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!"
"Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve "Daha değil!" diyordu.
"Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.
"Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.
"Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!" dedim. Onun cevabı ise aynıydı: "Henüz değil!"
"Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. "Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!" diye bağırdım.
Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. "Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!" diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine "Daha değil!" diyordu.
Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.
"Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:
"Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?"
Ona "Evet" dedim.
Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve "Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım."
"Evet bu sensin!" dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.
Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.
Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.
Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.
Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.
Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.
Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde."
Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:
"Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!
Bana zarar vereceğini düşündüm.
Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.
Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.
Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim. Teşekkür ederim."
USTA FİNCANI, YARATICI İNSANI ŞEKİLLENDİRİR..
Yeter ki acıdaki hikmeti görelim.
Önemli olan, kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini öğrenmek...
29 Ocak 2018 Pazartesi
Her olasılığımız, imkansızlığını da yanında getiriyor...
Her olasılığımız, imkansızlığını yanında getiriyor,farkında mısınız?
Güçlü Ol Tatlım
Adam 15 yıldır tutuklu bulunduğu hapishaneden kaçar. Evin birine gizlice girer.
İçerde geniş bir yatakta bir çifti yakalar.
Adama yataktan kalkmasını emreder ve onu bir sandalyeye bağlar.
Adamın karısını yatağa bağlarken boynunu öper, sonra kalkar ve banyoya gider.
O ordayken adam karısına şöyle fısıldar: dinle, bu adam bir kaçak. Şu kıyafetlere baksana.
Büyük ihtimalle hapishanede çok fazla zaman geçirdi ve yıllardır hiçbir kadın görmedi.
Boynunu nasıl öptüğünü gördüm. Eğer seninle birlikte olmak isterse
sakın karşı koyma ya da şikayet
etme… Sana ne derse onu yap.
O sana ne yaparsa yapsın onu mutlu et çünkü bu adam kesinlikle çok tehlikeli.
Eğer kızarsa ikimizi de öldürür. Güçlü ol, tatlım seni seviyorum.
Karısı cevap verir: O benim boynumu öpmüyordu, kulağıma fısıldıyordu.
Bana gay olduğunu, seni çok tatlı bulduğunu ve hiç vazelin olup olmadığını sordu.
Ben de banyoda olduğunu söyledim. Güçlü ol tatlım. ben de seni seviyorum…
İçerde geniş bir yatakta bir çifti yakalar.
Adama yataktan kalkmasını emreder ve onu bir sandalyeye bağlar.
Adamın karısını yatağa bağlarken boynunu öper, sonra kalkar ve banyoya gider.
O ordayken adam karısına şöyle fısıldar: dinle, bu adam bir kaçak. Şu kıyafetlere baksana.
Büyük ihtimalle hapishanede çok fazla zaman geçirdi ve yıllardır hiçbir kadın görmedi.
Eğer kızarsa ikimizi de öldürür. Güçlü ol, tatlım seni seviyorum.
Karısı cevap verir: O benim boynumu öpmüyordu, kulağıma fısıldıyordu.
Bana gay olduğunu, seni çok tatlı bulduğunu ve hiç vazelin olup olmadığını sordu.
Ben de banyoda olduğunu söyledim. Güçlü ol tatlım. ben de seni seviyorum…
Maskeli Balo
Karı koca kıyafet balosuna gidecek. Evden çıkmadan kadın bir anda
halsiz düşüyor ve evde kalmak istediğini ama kocasının gitmesini
istediğini söylüyor. Adam da balo kıyafetini yanına alıp gidiyor. Kadın 1
saat sonra kendini iyi hissediyor ve balonun yapılacağı yere gidiyor.
Yalnız kocasının bildiği kıyafeti değil başka bir kıyafet giyiyor ve onu
uzaktan izlemeye karar veriyor. Baloya gittiğinde bir de ne görsün.
Kocası genç kadınlardan birinden birine koşuyor. En sonunda da güzel
bir kızla odalardan birine çıkıyor. Bunu gören kadın hemen intikam için
bir adamın yanına yanaşıyor ve başlıyor flört etmeye. Çok uzun sürmeden
de adamın arabasına gidip malum işle intikam alıyor.
Gece bitip te sabah kahvaltısında kadın kocasına soruyor aşkım nasıldı
gecen iyi eğlenebildin mi bari? Evet aşkım ya süperdi ama baloda
değildim. Sen gelmeyince rkadaşlarla poker oynamaya kulübe gittik.
Kıyafetimi de, kıyafeti olmadığı için baloya giremeyen bir gence verdim.
26 Ocak 2018 Cuma
" İnsanlığa dair ne varsa, oradan başlayalım bu sabah..." GÜNAYDIN
" İnsanlığa dair ne varsa,
oradan başlayalım
bu sabah..."
oradan başlayalım
bu sabah..."
12 Ocak 2018 Cuma
8 Ocak 2018 Pazartesi
Zemzem suyu hangi peygamber için çıkarılmıştır
Zemzem suyu hangi peygamber için çıkarılmıştır?
Hz. İSMAİL
Hz. İSMAİL
3 Ocak 2018 Çarşamba
Sevgili tepeme çıkardıklarım
Size Sesleniyorum !! ;)
Sevgili tepeme çıkardıklarım, hakettiğinden çok daha fazla değer verdiklerim
Yüz verip astar isteyenlerim, kendini dünyanın merkezi zannedenlerim..
Yaşına başına hürmet edip sustuklarım,
Yaradanın hatrına, yaptıklarını yuttuklarım,
Hatır gönül için yanımda tuttuklarım..
İyi niyetimi enayilik sananlar, nezaketimi pasiflik sayanlar,
Zora gelince yanımdan topuklayanlar..
Hadi yine iyisiniz, hepinizi affediyorum..
Bundan sonra kirli kalabalık larda olmaktansa,
Temiz yalnızlığımı seçiyorum....
Sevgili tepeme çıkardıklarım, hakettiğinden çok daha fazla değer verdiklerim
Yüz verip astar isteyenlerim, kendini dünyanın merkezi zannedenlerim..
Yaşına başına hürmet edip sustuklarım,
Yaradanın hatrına, yaptıklarını yuttuklarım,
Hatır gönül için yanımda tuttuklarım..
İyi niyetimi enayilik sananlar, nezaketimi pasiflik sayanlar,
Zora gelince yanımdan topuklayanlar..
Hadi yine iyisiniz, hepinizi affediyorum..
Bundan sonra kirli kalabalık larda olmaktansa,
Temiz yalnızlığımı seçiyorum....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)