Bu Blogda Ara

11 Haziran 2014 Çarşamba

Babacigim (yaşanmış hayat hikayeleri)

Babacigim (ÖYKÜ)

KÜÇÜK çocuk okuldan gelir gelmez holün sonundaki odaya dogru gitti Ve duvarin dibinde duran tabureye çikarak, kapinin üstündeki camli bölümden bakti. Babacigi her zamanki yerinde, eski bir sedirde oturuyordu. Önünde de birkaç tane içki sisesi vardi. Sedirin üstüne yayilan örtü, sigara yaniklariyla yer yer delinmis, dökülen sivilarla rengini kaybetmisti. Kösedeki televizyon yine açikti, babasi ona bakacak durumda olmasa da... Küçük çocuk okula yeni baslamisti. Buna ragmen kontrol görevini, büyüklere tas çikartacak bir sekilde yapar, bu ise her seyden fazla önem verirdi.

Çünkü babasi sizinca sigarasini elinden düsürür, bazen üstünü basini, bazen yorgani, bazen de yerdeki kilimleri yakardi. Üstelik de her yere alkol bulastigindan, o zamana kadar bir yangin çikmamasi, mucizeden baska bir sey degildi. Babasi için ettigi dualar, daha yangin çikmadan onu söndürüyordu.

Küçük çocuk kontrol islemini, kapinin üstünden yapmak zorunda idi. Çünkü içeri girse çok kötü azarlanir, duydugu üzüntüden, o günkü hiç bir dersine çalisamazdi. Annecigi ''geçim isi''ni üstlenmisti. Sürekli olmasa da, haftada birkaç gün temizlige giderdi. Küçük çocuk bu günlerde babasina daha fazla ihtimam gösterirdi. Holün duvarindaki sarkaçli saatleri, ona görev vaktini bildirirdi.

Buçuklarla birlikte, bu da yarim saatte bir demekti. Ikide bir yerinden kalkmaya üsense de, babasina duydugu sevgiden ötürü, bu isten asla sikayet etmezdi. En büyük üzüntüsü ona yaklasamamak, bir kerecik bile oksanmamakti. ''Tek çocuk çok kiymetlidir.'' diyenler, bu bakimdan kesinlikle yaniliyordu.

Babasi, yillar boyu kapandigi odadan sadece tuvalet ihtiyaci için ayrilir, daha sonra hiç bir mekâna ugramadan, âdeta kosarcasina geri dönerdi. Küçük çocuk kapinin açildigini duyunca aceleyle koridora firlayip, babasinin kendisiyle konusmasini, hatta bazen rüyasinda gördügü gibi, sarilarak öpmesini beklerdi. Fakat ondan sadece tek bir kelime duyardi: ''N'aber?'' ''Iyiyim babacim!.'' derdi gülümseyerek ve sevgisini gönlüne hapsederek...

... Çocuk bir gün yine okuldan döndügünde, kontrol vazifesini yapmak istedi. Fakat çiktigi taburenin bir ayagi aniden kirilinca, kapinin pervazina asili kaldi. Ellerini birakarak asagi atlamasi, onun için son derece basit bir isti. Fakat tabure devrilip tersine dönmüs, sivri bir kama seklinde kirilan ayak, tam atlayacagi yere gelmisti.

Çocuk o sekilde sallanip durmaktayken, babasi sesleri duyup disari çikti. Ve tabureyi bir kenara ittikten sonra, oglunu bel kismindan sikica kavrayarak: ''Ellerini birak!.'' diye bagirdi. ''Merak etme seni tuttum, düsmezsin.'' Küçük çocuk, bu sözleri hiç duymamis gibiydi. O sekilde beklerken: ''Birak, birak, korkma!.'' diye tekrarladi babasi. ''Seni çok siki tuttum, endiselenme!.'' Çocuk, ancak kendisinin duyacagi sekilde: ''Gücüm tükenmeden birakmam babacim!.'' dedi. ''Çünkü bana ilk defa sariliyorsun.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder