Değerli üyelerimizden İlker Beyin bize göndermiş olduğu bu hikayeyi sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyarız. İlker beye de sevgilerimizi gönderiyoruz...
TC İlker Tekiner
Dervişin
biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye varır. Karşılaştığı
köylülere kendisine yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar.
Köylüler dervişe kendilerinin fakir ve evlerinin de küçük olduğunu
söyleyip onu Şakir diye birinin çiftliğine gönderirler. Derviş yola
koyulur. Yolda rastladığı köylülerin anlattıklarından, Şakir'in bölgenin
en zengin kişilerinden olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise
Haddad adında bir başka çiftlik sahibidir.
Derviş, Şakir'in
çiftliğinde çok iyi karşılanır. Yer, içer, dinlenir. Şakir de, ailesi de
hem misafirperver hem gönlü geniş kişilerdir... Yola çıkma zamanı gelir,
derviş Şakir'e teşekkür ederken, "Böyle zengin bir insan olduğun için
hep şükret" der.
Şakir şöyle cevap verir:
"Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, bazen görünen gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer..."
Derviş yol boyunca bu söz üzerine uzun uzun düşünür.
Aradan birkaç yıl geçmiş, dervişin yolu yine aynı bölgeye düşmüştür.
Şakir'i hatırlar, uğramaya karar verir. Rastladığı köylülere Şakir'i
sorar.
"Haaa o Şakir mi" der köylüler, "O iyice fakirledi, şimdi Haddad'ın yanında çalışıyor."
Derviş hemen Haddad'ın çiftliğine gider, Şakir'i bulur. Eski dostu
yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir
selde sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez
hale geldiği için çaresiz, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha
zenginleşmiş olan Haddad'ın yanında çalışmaya başlamıştır. Şakir ve
ailesi üç yıldır Haddad'ın hizmetkârıdır.
Şakir bu kez dervişi
son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini
onunla paylaşır... Vedalaşırlarken derviş Şakir'e olup bitenlere çok
üzüldüğünü söyler ve Şakir'den şu cevabı alır:
"Üzülme... Unutma, bu da geçer..."
***
Yedi yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Ve büyük bir
şaşkınlık içerisinde olanı biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş,
ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkârı ve eski
dostu Şakir'e bırakmıştır. Şakir Haddad'ın konağında oturmaktadır,
geniş arazileri ve binlerce sığırıyla yine yörenin en zengini olmuştur.
Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır: "Bu da geçer..."
***
Birkaç yıl geçmiş, derviş yine Şakir'e uğramak istemiştir. Ona bir
tepeyi gösterirler. Tepede Şakir'in mezarı vardır ve taşında şu
yazılıdır: "Bu da geçer."
Derviş, "Ölümün nesi geçecek" diye düşünür ve gider.
Ertesi yıl Şakir'in mezarını ziyaret etmek için geri döner, ama ortada
mezar filan yoktur. Büyük bir sel gelmiş, bütün tepeyi süpürüp savurmuş,
Şakir'den geriye hiçbir iz kalmamıştır.
***
O yıllarda
ülkenin sultanı, kendisi için çok farklı bir yüzük yapılmasını ister.
Öyle bir yüzük olmalıdır ki, sultan mutsuz olduğunda umudunu tazelemeli,
mutlu olduğunda ise kendisini tembelliğe kaptırmasına izin
vermemelidir.
Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü
yapamaz. Bir gün sultanın adamları bu bilge dervişi bulur, yardımını
isterler. Sultan yüzük işine takmıştır.
Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir.
Kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz,
çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Derken üzerindeki yazıya gözü
takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır.
Yüzüğün üzerinde "Bu da geçer" yazmaktadır.!
Güncel Konular, Yarışma Soruları ve Cevapları, Eğlence, Fıkra, Siyaset, Genel Kültür,Bilgi Yarışması, Anlamlı Sözler
Bu Blogda Ara
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder