Bu Blogda Ara

20 Ekim 2015 Salı

Erdal Sarızeybek Diyor ki: İNSAN inandığı Şeyler Uğruna Muhteşem Hatalar Yapabilir!


Bir hanımefendi diyor ki; 1919 yılı idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim.
Güzel bir kızdım.
Dünür gelmeye başladılar.
Biri avukatmış.
Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim.
Nişanlandık.
Nişanlımı seviyordum.
Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum.
Ama çok geçmedi ki mahallede bir dedikodu yayıldı.
(Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş) dediler.
Alt üst oldum.
Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu…
Yıkıldım.
Nişanı atıp, ayrıldık.
Aradan 5 yıl geçti.
Evlenmiştim,
Bir de çocuğum olmuştu.
1924 yılıydı.
Artık ülkemiz özgürdü.
Bir gün Beyoğlu’nda rastladım ona.
Oğlum yanımdaydı.
Beni görünce titredi, çeketini düğmeledi.
Saygı göstererek durdu önümde.
Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim, dedi.
Olur, dedim.
Bir büroya girdik.
Burası bir avukatlık bürosuydu ve kapıda adı yazıyordu.
İçerde yardımcıları çalışıyordu.
Siz gerçekten avukat mısınız, dedim.
Evet, dedi.
Peki, avukatsınız da neden cami önlerinden tabut taşıyordunuz, diye sordum.
Durdu, başı öne eğildi.
Beni affedin,dedi.
İstanbul işgal altındaydı,
Her taraf İngiliz askeri kaynıyordu.
Her şeyi didik didik arıyorlardı.
Biz de Anadoluya ,Milli kuvvetlere ancak,cenaze süsü vererek tabutlarla silah kaçırıyorduk.
Bu ülke için hayati bir işti.
Bunu size bile söyleyemezdim...
BU VATANI CANLARINI VE AŞKLARINI FEDA EDEBİLENLERE BORÇLUYUZ.
İNSAN inandığı Şeyler Uğruna Muhteşem Hatalar Yapabilir

19 Ekim 2015 Pazartesi

Burçlar Sinirlenince Nasıl Olurlar

Burçlar sinirlenince;
KOÇ : Açar ağzını yumar gözünü, ağzına geleni söyler.
BOĞA : Ağlayarak konuşur, seni de üzer, kendini de.
İKİZLER: Bambaşka bir insana dönüşür, şaşırırsın.
YENGEÇ : Hayatı sana zindan eder.
ASLAN : Camı çerçeveyi indirir.
BAŞAK : Dediği lafları kaldıramazsın.
TERAZİ: Anlayışlıdır terazi pek dır dır etmez, ama konuşursa ortalık karışır.
AKREP: Kaç terket orayı!
YAY: Çok konuşur kafa şişirir neye uğradığınızı şaşırırsınız, bunalım yani.
OĞLAK: Susturmanın tek yolu koli bantı.
KOVA: Sus dinle şimdi siniri geçer.
BALIK: Ciddi şekilde dövebilir. Sonra ağlar.

18 Ekim 2015 Pazar

Stalin'in Tavuk Hikayesi

Stalin bir gün Komünist Parti ileri gelenleri ile içki masasındadır. Peş peşe içilen Votka ile kafalar iyice dumanlanmıştır. Stalin bir ara elindeki çatalı önündeki Votka şişesine vurur ve herkesi dikkatle kendisini dinlemeye davet eder. Der ki;

“ – Bana şu sorunun cevabını kim verecek, Halkın yönetime kayıtsız şartsız itaat etmesi ve liderin her dediğini onaylaması nasıl sağlanabilir?”

Tamamı çakırkeyif olmuş parti yöneticilerinin her biri kendince cevaplar verirler. Kimisi disiplin ve sertlikten, kimisi adalet ve eşitlikten, kimisi sürgün ve hak mahrumiyetlerinden, kurşuna dizmenin caydırıcılığından, toplu katliamlardan söz ederler.

Ancak Stalin verilen cevapların hiçbirini beğenmemiştir.

Masanın karşısında hazrolda bekleyen Kızıl Ordu muhafızına emir verir.

“- Çabuk bana bir tavuk getir.’’

Emir derhal yerine getirilir ve tavuk Stalin’in eline verilir. Stalin adamlarının gözünün içine baka baka başlar tavuğun tüylerini canlı canlı yolmaya. Feryadına aldırmadan tüm tüylerini yolduğu ve cascavlak bıraktığı tavuğu odanın ortasına salıverir .

“ – Şimdi dikkatle izleyin tavuğu ‘’ der. Bakalım nereye gidecek?

Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye can havliyle dışarı kaçar,

Soğuktan tir tir titrer. Masaların altına girer, duvar diplerine koşar teleksiz, tüysüz vücudu kanatları yara bere içinde kalır... Şömineye yaklaşır tüysüz derisi kavrulur... Tavuk çar naçar biraz önce tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına girip sığınır. Stalin cebinden bir avuç yem çıkarıp birer birer tavuğun önüne atar. Stalin’in elinden yemlenen tavuk artık o nereye yönelse ardından gider. Manzarayı hayretler içinde izleyen Komünist Parti Politbüro üyelerine dönen Stalin gevrek gevrek güler ve şöyle der;

“- Gördünüz mü? Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup al ve serbest bırak. O zaman onları bir avuç yemle yönetmek mümkün olur.”

Bu olay ne kadar doğru bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki; tarih boyunca bütün diktatörler masum halk kitlelerini hep tüyleri yolunacak tavuklar gibi görmüşlerdir. Tüyleri yolunacak, kendilerinden başka sığınılacak bir merci bırakılmayacak ve ufak tefek ulufeler ile itaati sağlanacak tavuklar.

Elbette çağ değişti. Diktatörler birer birer devrildi. Geride kalanlar da can çekişiyor. Diktatörlük bitti ama bunun yerini ‘demokratörlük’ aldı. Demokratörlük nedir derseniz; kişinin yerine tüzel kişiliklerin, kurum ve kurulların tartışılmaz, karşı konulmaz egemenliğinin var olduğu ve bu egemenlik hakkının güya millet adına kullanıldığı yönetim şeklidir.

Millet adına karar veren hükumetler, kurum ve kuruluşlar millete danışma ihtiyacını da asla hissetmezler. Millet çoğunluğunu tüyleri yolunmuş tavuklar haline dönüştürme arzusu adeta karşı konulması imkansız bir şehvet nöbeti haline dönünce dikta aşkı değişik şekillerde nükseder. Çoğu kez tüyleri yolanlar kurtarıcı gibi algılanırlar. Onları bu şekilde takdim etmeyi görev bilen çağdaş Politbüro ise iş dünyasının önde gelen isimleri ile medya patronlarından meydana gelir.

Birey özgürlüğünü hiçleyen, toplumun adalet ve refah talebini önemsemeyen yönetimler adları ne olursa olsun birer demokratörlüktür. İktidarın seçimle el değiştirmesi o yönetimin demokrat olması için asla yeterli değildir.

Bugün içinde yaşadığımız küresel sorunların, kriz ve savaşların, kan dökücülüğün, açlık ve sefaletin temel nedeni de Batı medeniyetinin ‘demokrasi’ diye diye insanlığa dayattığı bu demokratörlük anlayışıdır. Ülkelerde bir değil birçok diktatörler ikame eden emperyalist güç odakları insanlığın kanını sülük gibi emmekle meşgul.

Küresel ekonominin kaptan köşküne kurulmuş çağdaş politbüro, dünya pazarını, finans sektörünü, banka ve borsaları yönetmekte, ülkelerin yönetimlerine ve sermaye sınıfına da Stalin’in tavuğuna verdiği cinsten yemler atmaktadır. Bu yemlere kanmayan, tüylerini yoldurmaya yanaşmayan siyasetçi ve aydınlar ise başları kesilmesi gereken tehlikeli düzen düşmanları hatta hainler olarak takdim edilmektedir.

Tam bağımsızlıktan, milli çıkarlardan, temel hak ve özgürlüklerden, insanca yaşama arzusundan, refahın yaygınlaşması ve adil dağıtımdan, onurlu yaşamdan, saygınlıktan söz edenlerin neden önlerinin kesildiğini bilmek için demokratörlüğün ne anlama geldiğini çok iyi bilmek gerekir.

Demokratörlükten gerçek demokrasiye geçiş sağlamak, ancak Hukukun Üstünlüğü ilkesi ile mümkün olabilir. Hukukun üstünlüğü ise eşitlik, adalet ve şeffaflık ile gerçekleşebilir. Açık rejimin olmadığı, karanlık ve kirli işlere bulaşanların korunup kollandığı, bazı bireylerine örtülü de olsa suç işleme lüksünü veren bir sistemde hukuktan da, adaletten de, demokrasiden de söz edilemez.

Parti kapatma davaları ile iyice gerilen ve son Ergenekon Operasyonları ile çalkalanan Türkiye’de şu soruyu sormak vakti gelmiştir sanırım:

Stalin kim ve tüyleri yolunup yemlenen tavuklar kimler?

Urfalı Kamyoncu Şaban Kaptanın Güvercin Hikayesi

Adı Şaban Türkoğlu.
Şanlı Urfa Viranşehir’de yaşıyor.
Mesleği kamyon şoförlüğü.
Kendisine ait olan kamyonuyla yurt içi ve yurt dışı çalışıyor.
Son yaptığı işten sonra geçtiğimiz ay hasta olan bir yakınını bir haftalığına Şanlıurfa şehir merkezindeki hastaneye götürüyor ve arabasını evinin önüne park ediyor.
Bir hafta sonra dönüyor.
Yeni işe çıkmak için arabasına bindiğinde bir güvercinin kamyonla kasası arasına yuva yapmış olduğunu görüyor.
Üstelikte güvercin yumurtlamış.
İşe çıkmaktan vazgeçiyor Şaban kaptan.
Tam 18 gündür yavruların doğmasını bekliyor.
Yavrular doğmadan asla kamyonu hareket ettirmeyeceğini söylüyor.
5-6 milyar zararı olduğunu söyleyenlere de;
-Allah başka bir taraftan verir inşallah.
diye cevap veriyor.

Allah Şaban kaptandan razı olsun.

Çökmüyorsa gök kubbe başımıza, Şaban kaptan gibilerinin yüzü suyu hürmetinedir.

Bu Görselde Bir Bebek Görüyorsanız Kötü Bir Haberimiz Var!

Bu Görselde Bir Bebek Görüyorsanız Kötü Bir Haberimiz Var!
Bir tür beyin testi olarak nitelendirilen bu test geçtiğimiz günlerde sosyal medyada dolaşıma girdi. Testte sorulan soru ise oldukça basit: Görselde bir bebek görüyor musunuz?


BU GÖRSELDE BEBEK GÖRÜYOR MUSUNUZ!

Sosyal medya eskiden gazetelerde, dergilerde görmeye alışık olduğumuz kişilik, görsel zeka ve IQ testlerini hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline getirdi. Neredeyse her türlü testin ‘online’ olarak bulunabildiği bu testlerden sosyal medyayı kasıp kavuranlardan bazılar ise tıpkı bu test gibi dünyaca ünlü üniversitelerin yaptığı çalışmaların sonucunda ortaya çıkıyor. Tek bir görsele bakarak psikolojik rahatsızlık duymaya meyilli olup olmadığınızı öğrenmek isterseniz, buyurun bakın.


Bir tür beyin testi olarak nitelendirilen bu test geçtiğimiz günlerde sosyal medyada dolaşıma girdi. Kısa sürede binlerce insanın ilgisini çeken ve defalarca kez paylaşılan bu tek bir resimden oluşan testte sorulan soru ise oldukça basit: Görselde bir bebek görüyor musunuz?

Biz testin ayrıntılarından bahsetmeden önce, görsele bir de yanındaki bu fotoğrafla bakmayı deneyin.
EĞER BEBEK GÖRMÜYORSANIZ…


Hala bir bebek görmüyorsanız, internet dünyasının ve Cambridge Üniversitesi ile Cardiff Üniversitesi’nin araştırmasının iddia ettiğine göre psikolojik rahatsızlıklardan şikayetçi olmaya daha az meyillisiniz, tebrik ederiz.
BEBEK GÖRÜYORSANIZ…
Eğer görsele ilk baktığınızda bir bebek görüyorsanız, ikinci karşılaştırmalı görselde ise gördüğünüzden daha da emin oluyorsanız, çalışmanın sonucuna göre ruhsal problemler yaşamaya daha yatkın olabilirsiniz.
HALÜSİNASYON GÖRMEYE YATKINLAR
Görselde bir bebek görenlerin özellikle halüsinasyon görmeye daha yatkın olabileceği de çalışmanın sonuçları arasında.
Ancak testin henüz geniş çaplı bir grup üstünde kontrol edilmemiş olması standartlaşmasının önündeki en büyük engellerden biri. 16 psikolojik rahatsızlığı olmayan, 18 de bilinen psikolojik rahatsızlıkları olan kişi üstünde yapılan testin muhtemel sonuçlarını kesinleştirebilmek için daha ileri seviyede testler yapılması gerekmekte.