Bir gün bir baba oğlunun elinden tutar ve birlikte ormanda yürüyüşe
çıkarlar. Dağın eteklerine vardıkları sırada çocuğun ayağı bir kütüğe
takılır, yere düşer ve can acısıyla
derin bir “ahh” der. Dağlardan bir “ahh” daha işitilir.
Çocuk ilk kez karşılaştığı bu durum karşısında hayretler içindedir.
Ayağa kalkar ve dağa doğru seslenir: “Kim var orda, sen de kimsin?”
Dağdan aynı cümleler tekrar edilir. Ne olduğunu anlamak istercesine
çocuk biraz hayret biraz hiddetle babasına döner.
Baba; “dinle bak” der ve dağa doğru seslenir: “Sen muhteşemsin!”, “Sen
çok güzelsin!” Dağ bu çağrıya aynı sözlerle karşılık verir. Merakı daha da
artan çocuk sorar:“Baba bu da nedir?” Babanın cevabı mükemmeldir:
“Bak
oğlum, bu bizim sesimizin dağa çarpıp bize geri dönmesidir. Buna “yankı”
denir. Aslında bu hayatın ta kendisidir. Sen hayata nasıl seslenirsen
hayat da sana öyle ses verir!”
Başta aile içi olmak üzere tüm ilişkilerimizde kullandığımız dil ve
üslubumuz, sergilediğimiz tavır ve davranışlarımız tıpkı bumerang
gibidir. Ne kadar uzağa fırlatılsa da, aradan uzun zaman geçse de
mutlaka bize geri döner.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder