Bu Blogda Ara

25 Şubat 2016 Perşembe

Nazlanacak kimsen olmayınca Anlatamadıklarını yüreğine Hapsedersin !

Nazlanacak kimsen olmayınca
Anlatamadıklarını yüreğine
Hapsedersin !
Ağırlığı yüzüne yansır !!
Acıların gözlerinden akar ama
Halini soranlara
İYİYİM DERSİN.....

23 Şubat 2016 Salı

Bir babadan kızına şahane bir mektup... Okumadan geçmeyelim lütfen!

Bir babadan kızına şahane bir mektup... Okumadan geçmeyelim lütfen!
Gelin arabasında âdeta cenaze havası vardı. Gelin ve damadın ikisi de bir karış suratla, hiç konuşmadan oturuyorlardı. Düğün az önce bitmiş, evlerine gidiyorlardı. Arabaya oturana kadar düğünde ikisi de zoraki gülümsemişlerdi. Artık bütün enerjileri bitmişti.
Oysa bu günü ne çok beklemişlerdi… İki yıl olmuştu tanışmalarına. Çok sevmişlerdi birbirlerini. Düğün günü ömrünün en mutlu günü olacak diye düşünmüştü Mehlika. Bu yüzden bugünü burnundan getiren kayınvalidesini bir kaşık suda boğmak istiyordu. Kayınvalidesi hiç kimseyi dinlememiş, ucuza gelsin diye kendi istediği düğün salonunu tutmuştu. Salon davetlilere küçük gelmiş, ayakta kalanlar olmuştu.
Mehlika ve annesi “Ele güne mahcup olduk!” diye çok fena sinirlenmişlerdi. Mehlika düğün boyunca söylenmese Abdullah için bir problem yoktu. Anne babası aksaklıkları gidermek için uğraşıyorlardı. Ayakta kalanlara sandalye ve masa ayarlamaya çalışıyorlardı.
Düğün bittiğinde Mehlika salonda anne babası ile vedalaştı. Annesinin yüzünden düşen bin parçaydı. “Seviyorum, âşığım demeseydin ben bu pintilere kız mı verirdim?” diye söylendi. Mehlika ne diyeceğini bilemedi. Babası kimseye göstermemeye çalışarak eline bir zarf tutuşturdu. “Bunu eve gidince mutlaka oku.” diye eğilip kulağına fısıldadı. Mehlika zarfı çantasının içine koydu.
Eve varana kadar hiç konuşmadılar. Kapıya geldiklerinde Abdullah anahtarı çıkardı, kilidin üzerine taktı fakat kapıyı açmadı. Döndü, Melika’ya baktı:
“Karıcığım gel şu an itibariyle bütün tatsızlıkları dışarıda bırakalım ve evimize iki sevgili olarak girelim. Yaşadığımız hiçbir şey bizden daha mühim değil.” dedi.
Mehlika “Tamam…” diyemedi. Düğün boyunca içinde biriktirip söyleyemediği şeyler vardı. Onları Abdullah’a söylemeden rahat edemezdi.
“Senin için söylemek kolay…” dedi. “Düğünüm burnumdan geldi. Tabii annenin yaptıklarını duymak istemiyorsun. Bundan sonra anneni asla görmek istemiyorum.”
“O düğün aynı zamanda benim de düğünümdü, sen üzüldüğün için benim de burnumdan geldi… Ne yapalım, olan oldu. Bunların hepsini dışarıda bırakalım diye sana gül uzatıyorum.”
“Kapıyı aç, ben çok yorgunum, ayakta durur halim yok.” dedi Mehlika.
“İyi o zaman, ben de yorgunum, bu akşam düğüne ait hiçbir şey duymak istemiyorum, yarın konuşuruz.” dedi ona karşılık Abdullah.
Evlerine girdiler ve hiç konuşmadan sessizce yattılar. Birbirlerine dokunmak bile istemiyorlardı. Mehlika düğün gecesi giymek için hazırladığı seksi ipek gecelik yerine ayıcıklı pjama takımlarını giyip yatağın bir ucuna kıvrıldı. Abdullah da diğer ucuna yattı. Çok yorgun olmalarına rağmen ikisini de uyku tutmuyordu, yatakta dönüp durdular.
Mehlika’nın aklına babasının verdiği zarf geldi. Yataktan usulca kalkarak çantasını alıp salona geçti. Zarfı açtığında içinden bir mektup çıktı. Babası ona mektup yazmıştı. Merak içinde hemen okumaya başladı.
Sevgili kızım, Mehlikam!
Bugün yuvadan uçtun. Artık kendi yuvanı kurma zamanı. İnşallah çok mutlu olursun. Mutluluğuna katkısı olsun diye bir baba olarak sana nasihatlerim var. Bunları sana söylemeyi düşündüm fakat “Söz uçar, yazı kalır…” derler. Kalıcı olsun diye yazmaya karar verdim.
Belki diyeceksin ki “Baba senin çok mutlu bir evliliğin mi vardı ki bana nasihat ediyorsun?” Biliyorum kızım, mutlu bir evliliğimiz yok, zaten bunun için yazıyorum sana.
Biz annenle birbirimize âşık olarak evlenmiştik; fakat aşkımız pek uzun ömürlü olmadı. Ben de annen de hata yaptık. Bu aşkın neden bittiğini, neden sevgisiz bir evliliğe kendimizi mahkûm ettiğimizi ben ayrı izah ediyorum, annen de kendine göre açıklıyor. “Kızlar annelerini model alır.” derler. Beni annenden soğutan hataları bu yüzden yazıyorum ki sen de aynısını yapma. Çünkü sen bir kadın olarak erkeklerin nelerden çok incindiğini bilemezsin. Bu sözlerim kulağına küpe olsun.
Yavrucuğum, erkeği üç şey çok incitir:
Birincisi: Karısı tarafından saygı görmemek, adam yerine konmamak erkeği çok incitir ve karısına olan sevgisini bitirir. Kadın kocasını evin reisi olarak değil de terbiye edilmesi gereken bir çocuk olarak görür, tenkit eder, azarlarsa yani erkeğin erkek olmasına izin vermezse karı-koca arasında muhabbet olması mümkün değildir. Aman kızım, kocana saygılı ol ki o da sana sevgisini göstersin.
İkincisi: Bir kadın kocasının ailesini sevmiyorsa, saygı duymuyorsa erkek karısına çok kırılır.
Canım kızım, eşinin ailesine saygılı ol ve onları sevmeye gayret et. Arkalarından konuşma. Hataları elbette olacaktır, hepimizin olduğu gibi. Hatalarına takılma, gözünde büyütme.
Hiçbir erkek “Seni çok seviyorum aşkım ama anneni sevmiyorum…” diyen bir kadının sevgisinin gerçek olduğuna inanmaz. Kadınların çoğu bu ifadeyle söylemese de eşlerine annesini sevmediğini her vesile ile anlatırlar. Bir erkeğe “Annen dedikoducu, annen cimri, annen arkamdan konuşuyor, annen temiz değil…” denmesi erkek için “Sen dedikoducu, kötü bir kadının kötü oğlusun…” demektir. Erkekler bunu “Sen kötü kadının iyi oğlusun…” diye anlamazlar.
Erkekler korumacıdır. Vatanı aileyi korumak bizim vazifemizdir. Sadece eşimizi ve çocuklarımızı değil; annemizi ve kız kardeşlerimizi de korumak isteriz.
Kocanın annesi hakkında söyleyeceğin her kötü söz; kocanın kalbine attığın kocaman bir ısırıktır. O ısırık yüreğini kanatır, içini sızlatır. Isırık izleri yan yana çoğaldıkça büyük bir yaraya dönüşür. O yaralı yürekle seni ne kadar sevmesini bekleyebilirsin?
Erkeğin kalbi kadınındır; kadının kalbi de erkeğindir. Eşin kalbinde senin sevgini taşıdığı için o kalp sana aittir. O kalbi kırma, yaralama, iyi bak ki sevginiz zarar görmesin.
Kocana annesinin hatalarını göstermek için boş yere uğraşıp onu kırma. Kadınlar zannederler ki biz erkekler annelerimizin hatalarını görmüyoruz. Oysa annelerimizin bütün hatalarını görürüz; fakat eşlerimize itiraf etmek zorumuza gider. Annemiz nasıl küçükken bizi koruyup kollamışsa biz de onu koruyup kollamak isteriz. İşte bu yüzden kadın kayınvalidesinin hatalarını söyleyince erkek hatasını gördüğü halde annesini savunur.
Kayınvaliden senin arkandan konuşsa bile sen onun için kötü bir şey söyleme kızım. Birbirini kötüleyen iki kadının ortasında kalan erkek daha çok annesinin tarafında olur, ona inanır. Onunla kan bağı ve uzun bir geçmişi vardır. Onu doğuran, büyüten, üzerinde o kadar emeği olan annesine sırtını dönüp karısının yanında yer almak istemez. Akıllı bir kadın hiçbir zaman kocasını annesi ile kendi arasında bırakmaz.
Kocana annesinin hatalarını göstermek istiyorsan ona annesini öv, annesi hakkında iyi şeyler söyle. Mesela annesi:”Karın kötü, dağınık…” diyor; sen “Annen çok iyi bir kadın, onu seviyorum” diyorsun. Ne düşünür erkek? “Karım ne kadar iyi bir kadın, demek ki annem onu kıskandığı için arkasından konuşuyor.” O zaman annesi senin için ne söylerse söylesin kocan ona inanmaz, tam aksi, güzel tutumundan dolayı seni takdir eder.
İşte böyle güzel kızım. Kocanın ailesi ile uğraşma. Sevginize kendi elinle zarar verme. Kayınvaliden ne yaparsa yapsın, sen doğru davranışı gösterirsen mutluluğunuza gölge bile düşüremez.Gelinler yardım etmezse kayınvalideler evliliklere zarar veremezler.Kocanla yapacağın hiçbir tartışmaya ailesini karıştırma. Ailelerimiz bizim zayıf yanlarımızdır. Onlara gücümüz yetmez, istesek de değiştiremeyiz onları. Bu yüzden kocanı hiçbir zaman zayıf noktasından vurma ki senden nefret etmesin.
Üçüncüsü: Bir babanın kızına söylemesi ne kadar uygun olur bilmiyorum ama erkeğin yatakta karısı tarafından reddedilmesidir. Bu da erkeği çok fazla yaralar, incitir, karısından soğutur.
Sevgili kızım Mehlika’m,
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Sözlerimi okuyup geçme, bu sözlerde yılların tecrübesi var. Bunları annene anlatamadım, biz mutlu olamadık; ama sen anla ve mutlu ol kızım.
Seni çok seven baban.
Mehlika, elinde mektup, uzun uzun düşündü. Mektubu iki kez daha okudu. Sonra gitti, bu gece için önceden hazırladığı geceliğini giydi, saçlarını taradı ve yatağa girip sırtı dönük yatan kocasına sarıldı. Kulağına “Tatsızlıkları bir daha açmamak üzere geride bırakacağıma ve bundan sonra ‘sevdiğimi doğuran kadına’ iyi davranacağıma söz veriyorum.” dedi. Ona dönüp bakan kocasının gözlerinde gördüğü sevgiden dünyada daha değerli hiçbir şeyin olmadığını düşündü.

20 Şubat 2016 Cumartesi

Yıkık gönlün âhı yıkar Âlemi...

Gönül yarasından sakınmak gerek
Ki yoktur cihânda onun merhemi
Elinden gelirse gönül yıkma ki,
Yıkık gönlün âhı yıkar Âlemi...

Dizilerden Öğrendiğimiz ve yavaş yavaş herkesin hayatına sinsice giren İSLÂM DIŞI 11 Şey !


1- Kaç yaşında olursan ol eğer bir sevgilin yoksa eziksin demektir.
Burada bize mutlaka bir kızla ve erkekle arkadaşlık yapmamız gerektiği bilinçaltımıza yerleştirildi.
2- Önemli olan tek şey aşktır. Aşk için evlilik, namus ve anne-baba feda edilebilir.
Hayatın tamamı bir kız ve erkeğin ilişkisinde odakladı.
3- Başkalarını aşağılamak ve küçük düşürmek seni popüler ve gözde yapar.
Popülerliğin yollarından birinin bu olduğu algısı maalesef topluma yerleşti.
4- Yalan söylemek ve hırsızlık sana göre iyi bir amaç için yapılıyorsa çok masum hatta çok da şirin şeylerdir.
İslamın yanlış gördüğü kavramların zıddı geliştirildi ve aykırı olarak gördüklerimiz artık normal gelmeye başladı.
5- Fakir insanlar asla mutlu olamazlar. Mutlu olmanın tek yolu zengin veya ünlü olmaktır.
Halbuki mutlu olmanın yollarından birinin doğru ve helalinden az ya da çok kazanmak olduğu unutturuldu.
6- Anne ve baban birbirine ilk günkü gibi aşık değilse boşanıp başkalarıyla evlenmeliler ve sen de onları desteklemelisin.
Bir ömür boyu iyi günde kötü günde birlikte olma algısı unutturuldu.
7- Nikah olmadan beraber olmakta hiç bir sorun yoktur. Büyüdüğünde sen de istediğin kız veya oğlanla istediğin şekilde beraber olabilirsin.
İslamda Mahremin eline dokunmanın ateşe dokunmak olduğu algısı yok edildi, artık sevgilisi ile nikah dışı yaşamayan eleştirilir oldu!
8- Birinin değerli ve beğenilen olması için güzel/yakışıklı ve zengin olması gerekir. Yoksa değerli değildir.
Her şeyi görüntüde ve maddiyatta arar olduk. Bunlar yoksa kendimizi eksik hissetmeye başladık.
9- Güzel olmak demek 34 beden zayıflığında ve mini etek giymek demektir. Yakışıklı olmak demek ise kaslı olmak ve bunları her fırsatta göstermek demektir.
10- Ahlâkının güzel olmasının hiç bir önemi yok. Çünkü insanlar seni kullanır ve enayinin teki olarak kabul edilirsin. Hırslı ve zeki olmalı, zekanı başkalarının kuyusunu kazmak için kullanmalısın.
11- Tek ve gerçek mutluluk bu dünyadaki lüks yaşamla kazanılır.
Halbuki İslamın çizdiği sınırlar bunlar değildi.
PAYLAŞALIM HERKES BİLSİN

ÜÇ KİŞİNİN İBRETLİK ÖLÜMÜ

Bir adam Musa aleyhisselam ile arkadaşlık yapmak ister. Büyük nebi kırmaz, birlikte yola çıkarlar... Bir miktar yürüdükten sonra su başında dururlar. Yanlarında üç ekmek vardır. Ekmeğin ikisini yerler. Musa aleyhisselam gidip su içer, döndüğünde üçüncü ekmeği göremeyince sorar:
-Ekmeğe ne oldu?
-Bilmiyorum, cevabını alır...
Hazret-i Musa arkadaşı ile yola devam eder. Hayli acıkırlar. İki geyik yavrusuna rastlarlar. Musa aleyhisselam yavrulardan birini çağırır, koşa koşa gelir. Keser, pişirir ve yerler. Sonra "Allahın izni ile kalk" der. Geyik yavrusu dirilip annesinin yanına gider. Musa aleyhisselam arkadaşına dönüp yine sorar:
-Sana bu mucizeyi gösteren Allahın adına yemin veriyorum! Söyle o ekmeği kim aldı?
-Bilmiyorum.
Yola devam eder, bir nehirle karşılaşırlar. Köprü yok, sandal yok. Karşıya geçmeleri lâzım. Musa aleyhisselam adamın elini tutar, burula burula akan coşkun suların üstünde yürürler. Tekrar sorar:
-Bana bu mucizeyi veren Allahü teala aşkına söyle ekmek ne oldu?
-Bilmem, haberim olsa söylerim.
Nihayet ovaya inerler. Musa aleyhisselam bir miktar toprak yığar ve dua eder. Küçük tepecik çil çil altın hâline döner. Bunu üçe taksim eder. "Biri benim" buyurur, "biri senin, üçüncü de kayıp ekmeği yiyenin!" Hemen itiraf eder;
-O ekmeği ben yemiştim!..
Musa aleyhisselam;
-Al üçü de senin olsun, deyip ayrılır. Adam altınları nasıl taşıyacağını düşünürken iki harami gelir:
-Bizi de ortak et, eğer eceline susamadınsa...
-Zaten üç parça, gelin paylaşalım.
Altınları koyacak torba ve yiyecek alsın diye haramilerden birini kasabaya gönderirler. Onun da dünya sevgisi ağır basar, "dur şunları zehirleyeyim" der, "altınların hepsi bana kalsın."
Bekleyenler de ihanet içindedirler. "Var mısın onu öldürelim" derler, "üçe değil ikiye bölmek varken..."
Nitekim yemeklerle çuvallarla gelen arkadaşlarına saldırır, acımadan katlederler. Sonra oturup yemeği yerler.
Zehir kanlarına işler, peş peşe toprağa düşerler...
Musa aleyhisselam dönüşte bakar ki altınlar olduğu gibi ortada durmakta ve başında üç ceset yatmakta. İbretle bakar ve şöyle buyururlar: "İşte dünya!"

HZ ALİ ile HIRSIZ


Hz. Ali (ra)bir gün mescide geldi.Mescidin kapısında bir adam duruyordu.Hz. Ali, bu adamdan, kendisi mescitten çıkana kadar bineğini beklemesini istedi.Hz. Ali mescide girdikten sonra,adam hayvanın yularını alıp kaçtı. Hayvanı orada başıboş bırakıverdi.
Hz. Ali mescitten çıkarkan elinde iki dirhem para vardı.Adamı yaptığı yardımdan dolayı ödüllendirmek istiyordu.Fakat birde ne görsün; hayvancağız tek başına ,hem de yuları çalınmış olarak kapıda bekliyor.Yapacak bir şey yoktu.
Hz. Ali evine döndü.Daha sonra, yanında çalışan çocuğu yeni bir yular alması için çarşıya gönderdi.Çoçuk iki dirheme bir yular aldı.Hz. Ali yuları görünce şaşırdı.Bu yular , çalnan yular değil miydi?Hırsız onu çoçuğa iki dirheme satmıştı.Bunu gören Hz. Ali şöyle dedi:
“İnsan, sabretmemekle sadece,helal olan rızkını harama çevirir.Asla, kendisine edilen rızkı arttıramaz”
hayatın püf noktaları facebook sayfamız

18 Şubat 2016 Perşembe

HAYIRLI CUMALAR

Ey Duam;
Uç şimdi avuçlarımdan
Sevdiklerimin derdine derman için.
Hastalığı varsa şifası için. Sıkıntısı varsa ferahlığı için. Duaları varsa kabulü için.
Günahı varsa affı için.
Borcu varsa ödeyebilmesi için.
Müşkülü varsa kalkması için. Hayra niyeti varsa amel etmesi için.
Uç duam uç!
Mübarek şu cuma günü çalınmadık kalp bırakmadan gelme !
HAYIRLI CUMALAR.🐞🐞

17 Şubat 2016 Çarşamba

Bazı Şeyleri Unutamazsın . Boğazında Düğümlenen O Sözü , Vedalaşmadan Ayrıldığın O İnsanı

Bazı Şeyleri Unutamazsın . Boğazında Düğümlenen O Sözü , Vedalaşmadan Ayrıldığın O İnsanı , Ve Şimdiki Aklım Olsaydı Dediğin O Geçmişi, Ve Düşündükçe Her Defasında " Ben Bunu Nasıl Yapmışım " Dediğin , İçini Kavuran O Pişmanlığı . Hayat Bazen Sana , Doğru Kararlar İçin , Anlık Zamanlar Verir . Ya Da Atamadığın Her Adım İçin , Sonu Gelmez Pişmanlıklar. Hepsi Aslında Bu Kadar .

15 Şubat 2016 Pazartesi

Sevgiliye Verilen En Güzel Hediye Sadakattir!

Sevgiliye Verilen En Güzel Hediye Sadakattir!
Seven, sevilen,
Değer gören, değer veren ve aşkı kalbinde hisseden herkesin sevgililer günü kutlu olsun !..

Unutulmasın ki Gün Olur Devran Döner Adalet Yerini Bulur, Yetim Hakkı Yiyenler Kendi Pisliklerinde Boğulur!


Unutulmasın ki Gün Olur Devran Döner Adalet Yerini Bulur, Yetim Hakkı Yiyenler Kendi Pisliklerinde Boğulur!

Üzüntüsü Sahte Olanın, Ağlaması Gösterişli Olur!

Üzüntüsü Sahte Olanın, Ağlaması Gösterişli Olur!

Hak şerleri hayreyler Zannetme ki, gayreyler Arif onu seyreyler Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki, gayreyler
Arif onu seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Dostluğu Menfaati Kadar Olanın Yokluğu Büyük Kazançtır...

Dostluğu Menfaati Kadar Olanın Yokluğu Büyük Kazançtır...

İnsanlar Asla Söyledikleri Kadar Meşgul Değillerdir, İnsanların Öncelikleri Vardır ve Bazen Sıra Sana Gelmez...

İnsanlar Asla Söyledikleri Kadar Meşgul Değillerdir,
İnsanların Öncelikleri Vardır ve Bazen Sıra Sana Gelmez...

Kurban Eti - Acı Ama Gerçek !...


Kurban Eti
Kaldırımda oturur vaziyette el etti ihtiyar..
İki büklüm beli, elinde asası.. Yüzünde derin çizgiler..
Durup, arabaya aldım.
-Nereye gidiyorsun dede ?
-Az ilerdeki kurban kesilen yere bırakırmısın oğlum .?( kapalı semt pazarı )
- Ne yapacaksın orda dede ?
- Belki biraz et verirler..
- Evin nerede ?
- Zafer mahallesinde..
- E nasıl gideceksin uzak oralar..
- Biraz et bulalımda Allah kerim..
Kısa yol boyu bi kamyon dua etti..
Dedeyi bıraktıktan sonra aklıma takıldı.. Gideceğim yerdeki işimi alel acele halledip pazara geri döndüm..
Ethem dede pazarın sütünlarından birinin dibine koyduğu çuvala bir poşet koyup, boş başka bir poşetle elinde asa ağır aksak tekrar pazarı turluyor..
Öbek öbek insanlar karınca misali etleri kesip biçip tasnif ediyor.. İyiler çil çil leğenlerde.. Kemikliler ayrı bir yere yığılmış.. Kantarlar ortada belliki işler sona yaklaşmış.. Birazdan ne var ne yok paylaşılacak..
Yanına yaklaştığı yerlerde kaçamak bir göz teması kuruyor Ethem dede ..
Bu çok kısa tedirgin " bana verecek bişeyiniz var mı? " sorusu..
Bu göz temasına çok yerde karşılık alamayıp ürkek adımlarla çekilip bir diğerine gidiyor..
Bu naif sorunun cevabı hiç o çil çil etler olmadı kaç yere gittiyse..
Kimi göz ucuyla iç yağları işaret etti, bonkör olan bir ikisi bol kemikli birkaç parçayı..
Eliyle lütfedip veren olmadı..
En son yerde herkesten uzak sahipsiz olduğu belli olan bir işkembeyi cebinden çıkardığı çakı ile kabaca temizleyip poşete koydu..Ben yarım saate yakın onu farkettirmeden izledim..
Serde işgüzarlık var.. Bir iki yere " Şu amca yardıma bakınıyor galiba" dedim.
Pek kimse oralı olmadı..
Sana ne? Senin menfaatin ne türünden bakışlar attılar sadece..
Birkaç kare de fotoğraf çektim..
Bunun dışında hiç müdahil olmadım.
Onun ve çevresindekilerin yaşadığı sessiz diyaloğu, olup bitenleri bir mimik bile kaçırmadan gözlemeye çalıştım..
Epey sonra, dolaşmaktan yorgun olarak güzgüneşine nazır bir kaldırıma oturunca yanına gidip oturdum..
- ne yaptın dede ?
Beni tanıdı .. Tekrar gördüğüne mi sevindi, haline mi hüzünlendi bilmem ağlamaya başladı !
- Çok şükür toparladık bişeyler.. dedi
- hadi o zaman seni evine bırakayım dedim..
Yol boyu bir tır daha dua etti..
Hikayenin ana fikri ben ne iyi bir insanım değil.. Nefsimiz işin içine bulaşık ettiyse affola..
Bu yaşadığımı paylaşıp paylaşmama konusunda çok tereddüt ettim..
Ana fikir şu ki bu bayram biz bol et yiyelim diye emredilmemiş.. Kurban kesme imkanı bulanların büyük bir kısmı zaten normal zamanda da evine et alıp götürme imkanına sahip..
O dedeye parça kalıntı etleri göz ucuyla işaret edenlerin boğazından kendilerine ayırdıkları löp etler nasıl geçecek bilmiyorum..
İbadet şuuruyla kurbanlarını kesenler nizami olarak emredildiği gibi üçe tasnif edecekler mi ?
Hassas Dijital tartı ile etleri aralarında paylaşanlar aynı hassasiyetle ondan ihtiyaç sahiplerinin hakkını ayırmalı değil mi ?
Çevremizdeki Ethem amcalara dikkat edelim..

14 Şubat 2016 Pazar

SABIR ;


SABIR ;
Omuzladığı hayat emanetini,
Zayi etmeden sahibine ulaştırmak için götürürken,
Rüzgar tersinden esmeye başladığında
Geri adım atmamaktır,
Yolu satmamaktır,
Yola yatmamaktır.

Sonu Yok Bu Yalan Dünyanın Ya Rabb....

Sonu Yok Bu Yalan Dünyanın Ya Rabb.... Kula tapanlardan eyleme beni.!
Aldanıp dünyanın süslü haline yoldan sapanlardan eyleme beni!

Ne var ise sana gelmeye mahkum, ölmem sananlardan eyleme beni!
Her zerrede senin mührün var iken, gören görmezlerden eyleme beni!

Toprağın altına girdiğim zaman hesap vermezlerden eyleme beni!
Rabbin kim deyip de sorulduğunda, Lal olan kullardan eyleme beni!

Derdi çok bu yalan dünyanın ya Rabb, isyan edenlerden eyleme beni!
Ezeli ebedi bu dünya sanıp seni bilmezlerden eyleme beni!

                                  AMİN

Değişiyor insan, vallahi değişiyor. Mesela ben, öyle çok değiştim ki..

Değişiyor insan, vallahi değişiyor.
Mesela ben, öyle çok değiştim ki..
Bir kere bir selam verdiğime açmıyorum hemen, ne evimin ne gönlümün kapısını artık öyle.
Emin olamıyorum kimseden kendim kadar.
İçimden geçeni söylemiyorum kırıldığımdan beri en yakınımdakilere, susmayı öğrendim istemesem de.
Tatlı söze aldanmıyorum uzun zamandır, samimiyet konusunda epey yol almışlığım var. Kırdığım tabularım var kızdığım, bir de eski bir ben . Küskün de değilim kimseye, bu kadar iyi niyet vallahi fazlaydı kırılgan kalbime.. Affedemediğim şeyler var elbette ama yine de teşekkür ederim gözümün açılmasında emeği geçenlere....

11 Şubat 2016 Perşembe

HoşcakaL !!!

İçine hoş da konsa, hoşçakal kadar acıtmadı hiç bir sözcük...
Çünkü ayrılığın hiç bir odasında hoşça kalamadı insan....
Hep eksik, hep yarım, hep soğuktu rüzgar...

8 Şubat 2016 Pazartesi

Doğur Ama İncecik OL...

Doğur Ama İncecik OL...
Kızartma yap, temiz kok.
Kuaföre gitme bakımlı oL.
Pazarda çok para harcama ama yemekler süper olsun...
Sabaha kadar bebek bak, ama sabah kahvaltım hazır olsun.
Anama babama hürmet et, ama şikayet etme yüzünde gülücükler olsun.
Oldu annem oldu bulursan bize de yolla !!!

Allahım Mutsuz Görmeye Dayanamayacağım Sevdiklerim Var Benim...

Allahım Mutsuz Görmeye Dayanamayacağım Sevdiklerim Var Benim...
Onların içine dert, yüzlerine hüzün, ve bedenlerine de hastalık verme Allah'ım...

İbrahim Tatlıses öldü mü?

İbrahim Tatlıses öldü mü? İmparator'un son durumu ne?

 İbrahim Tatlıses öldü mü? İmparator'un son durumu ne? Son yılların en çok konuşulan isimlerinden biri olan İbrahim Tatlıses'in bugün sosyal medyada yer alan haberlere göre öldüğü iddia edildi.

Henüz gerçeği tam olarak bilemiyoruz. Son duyumlarımız bu şekilde, Umarız doğru değildir.

7 Şubat 2016 Pazar

HERKES KENDİNE YAKIŞANI YAPAR!



HERKES KENDİNE YAKIŞANI YAPAR!
Sahteler silinip gider hayatımızdan.
Vefalı dostlar ise,
Yüreğimizin başkentindedir her zaman...

Biz Hangi Ara Bu Kadar Kirlendik!

Komşuda cenaze olsa,
En azından üç gün sessiz kalıp, ayıp diye radyo televizyon açmayan insanlardık.
Biz ne ara bu kadar kirlendik?

BEN GELDİM!

Yüz kere işlesem de kabahati,
Huzuruna ben geldim.
Ben yaptıklarımı, hatalarımı, yanlışlarımı adım gibi bilirim.
Ama yine de ben geldim.
Sen, geçmişin ve geleceğin sahibi,
Sen alemlerin Rabbi, ben geldim.
Günahlarımı affet, dualarımı kabul...
Ben bin kez ettim,
Sen bir kez lutfet... AMİN .

6 Şubat 2016 Cumartesi

HERKESİN BİR DEĞERİ VAR HAYATIMDA

Herkesin bir değeri var hayatımda!
Ve gün gelir belli eder kendi değerini...
Kimi paha biçilemezliğini, kimi beş para etmezliğini..!!

FAKİR TEZEK YAKALIM DESE YA BOKA ZAM GELİR, YA DA İNEĞİN GÖTÜNE SAYAÇ TAKARLAR

FAKİR TEZEK YAKALIM DESE
YA BOKA ZAM GELİR,
YA DA İNEĞİN GÖTÜNE SAYAÇ TAKARLAR

KIRGINIM SANA HAYAT.......

Kırgınım sana hayat!
Her umutlanıp gülmek istediğimde yüzümden tebessümleri alıp, aynalara küstürdüğün için...
Her defasında yıkılan umutlarımın enkazının altında beni bir başıma bıraktığın için...
Dileklerimi yüklediğim yıldızları geceden bir bir söküp alıp, beni karanlığa boğduğun için...
Delicesine yaşamak isterken, ölüme kucak açtırdığın için...
Hangi vakit yüreğim bir serçenin kanatları misali çırpınsa, kanatlarımı kırıp, özgürlüğümü aldığın için....
KIRGINIM...!!!!

"Harıl harıl çalışmak" Deyimindeki "HARIL" Kelimesinin Kökü Olan "HAR" Hangi Hayvandır?

"Harıl harıl çalışmak" Deyimindeki "HARIL" Kelimesinin Kökü Olan "HAR" Hangi Hayvandır?

a) Karınca
b) Tilki
c) Arı
d) Eşek
Har Eşek Demektir. Harıl Harıl Çalışmak ta eşek gibi çalışmak anlamına gelir.

4 Şubat 2016 Perşembe

Fakir TEZEK Yakalım Dese Ya Boka Zam Gelir, Ya da İneğin Götüne Sayaç Takarlar

Fakir TEZEK Yakalım Dese Ya Boka Zam Gelir, Ya da İneğin Götüne Sayaç Takarlar

Ne çok ayrılıklar yaşadık biz !!

Ne çok ayrılıklar yaşadık !!
Ta ilk okulda başladı ayrılıklar, en sevdiğimiz arkadaşlarımızdan ayrıldık.
Sonra biraz serpildik ve hayatımız boyunca özlemini yaşayacağımız çocukluğumuzdan ayrıldık...
Ne sevdalardan ayrıldık kimisini hala hiç kimseye söyleyemediğimiz...
Anne baba evinden ayrıldık, onca anıyı, huzuru hayatımızda birdaha asla bulamayacağımız ve yaşayamayacağımız , tadının damağımızda kaldığı günlerimizden ayrıldık...
Uykularımızdan bile ayrıldık biz aslında , başımızı yastığa koyar koymaz uyuduğumuz uykularımızdan...
Gençliğimizden ayrıldık kıymetini bilemediğimiz gençliğimizden...
Hayat öyle zor sınavlardan geçirdi ki bizi, sevdiklerimizden ayrıldık hemde bir daha hiç görmemek üzere...
Bazende hastalıkta ve sağlıkta bir ömür beraber olacağız diye yemin ettiğimiz insanlardan ayrıldık...
Dedim ya ne çok ayrılıklar yaşadık ağzı, dili, sözü olmayan
Ama biz yaşadıkça yakamızı asla bırakmayan !!

Ne Olursan OL İki Yüzlü OLma. Bir Yüzün Dürüstlüğe İmza Atarken, Diğer Yüzün Şerefsizliğin Kitabını Yazmasın..!

Ne Olursan OL İki Yüzlü OLma.
Bir Yüzün Dürüstlüğe İmza Atarken, Diğer Yüzün Şerefsizliğin Kitabını Yazmasın..!