Bu Blogda Ara

25 Mayıs 2014 Pazar

ÜCRET yaşanmış hayat hikayeleri

ÜCRET

Soguk bir kis gecesinde eve dönerken, kaldirimin ortalik yerinde duran genç bir adama rastladim. Derin derin soluk aliyor ve düsmemek için yanindaki elektrik diregine sariliyordu. Bir vitrine bakiyormus gibi yaparak göz ucuyla onu seyrettim. Otuzbes-kirk yaslarinda olmaliydi ve üstü basi da bir sarhostan beklenmeyecek kadar temizdi. Yanindan geçenlerden bazilari yüksek sesle konusarak içki içmenin kötülügünden bahsediyor, bazilari da sadece alayli gülümsemelerle yetiniyordu. Yolun bosalmasini kolladiktan sonra yavasça yanina sokularak:

-Iyi misiniz? diye sordum. Bir ihtiyaciniz var mi?

Zorlukla aralayabildigi dudaklarindan iniltiye benzeyen tek bir kelime çikabildi:

-Hastayim…

Düsmemesi için bir kolumu beline dolayarak taksi beklemeye koyuldum. Aksam vakitlerinde kesilen kar yagisi tekrar baslamis, yavas yavas beyazlanmaya baslayan yollarda birbiriyle yarisan sokak köpeklerinin disinda bir hayat emaresi kalmamisti.

Gece yarisini geçtigimiz için araba bulmaktan ümidimi kestigim sirada, yanimda bir taksi duruverdi. Soföre durumu anlatarak acele etmemiz gerektigini söyledim. Hastamizi zor da olsa arka koltuga yatirarak hastahanenin yolunu tuttuk ve verilen serum tamamlanana kadar iki saate yakin bir süre basucunda bekledik.

Nöbetçi doktor, hastayi en azindan donmaktan kurtardigimizi ifade ediyor, kendine gelmekte olan genç adam ise henüz konusamadigi için, sadece gözlerimizin içine bakip gülümsemekle yetiniyordu. Daha sonra onu soförle birlikte tekrar arabaya bindirip evine götürdük. Hastamizin esi, onun sık sık şeker komasına girdiğini bildiginden müthiş bir paniğe kapılmış ve 5-6 yaşlarındaki yavrusunu da alıp sokağa fırlamıştı.

Bizi görünce koşarak yanımıza geldiler ve büyük bir sevinçle kucaklaştılar. Saatler süren yorgunluğumuz bir anda kaybolmuş, bize nasıl tesekkür edeceğini şaşıran o ailenin mutluluğu karşısında gözlerimiz dolu dolu olmuştu. Ellerimize sarılarak bizi uğurladıklarında, şoföre borcumun ne kadar oldugunu sordum. Bana fark ettirmeden gözyaşlarını silmeye çalışırken:

-Borçlu degil alacaklısın dostum, dedi. Böyle bir iyiliğe beni de ortak etmekle borcunu zaten ödemistin. Ama belki de yirmi yıldır ağlamayı unutan bu adama bu güzel duyguyu hatırlattığın için alacaklı duruma düştün. O mert adamla kucaklaşıp helalleşirken, artık gecenin ayazını duymuyor ve evime yürüyerek gitmek istiyordum. Kim bilir? Belki de yolumun üzerinde yardımımı bekleyen bir insan daha bulabilirdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder