Bu Blogda Ara

27 Şubat 2014 Perşembe

Hayat Bir Nefestir Aldığın Kadar Mevlana



Hayat Bir Nefestir Aldığın Kadar;
Hayat Bir Kafestir Kaldığın Kadar;
Hayat Bir Hevestir Daldığın Kadar!
                                Mevlana

Bir Babadan Oğlunun Öğretmenine Mektup


Aşağıdaki satırlar, çok ünlü bir babanın, oğlunu yaşama hazırlayacak, ona

insanlık ve ahlak bilgilerini verecek olan öğretmenine yazdığı mektuptur.

Bu mektupta ünlü baba, oğlunun öğretmeninden bazı isteklerde bulunuyor.

Öğretmene, öğrencisini dürüst, onurlu, ahlaklı bir insan olarak yetiştirmesinin

yollarını gösteriyor.

Bu ilginç ve derslerle dolu mektubu; günümüzde yolunu kaybetmiş, her türlü

insani ve ahlaki değerleri bir kenara itmiş babalara belki bir şey anımsatır ümidiyle

köşeme alıyorum.

Ayrıca mektubun, çocuklarımızı emanet ettiğimiz, onları ülkesi, toplumu ve tüm

insanlık için yararlı ve sorumlu bireyler olarak yetiştirmelerini beklediğimiz

sevgili öğretmenlerimize bir rehber olacağına inanıyorum.

Çok ünlü babanın oğlunun öğretmenine yazdığı aşağıdaki mektubu özellikle evlat

büyüten annelerin, babaların çok dikkatli okumalarını diliyorum:

* * *

“Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir liranın,

bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret.

Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı.

Kıskançlıklardan uzaklara yönelt onu.

Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.

Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını…

Eğer yapabilirsen, ona kitapların mucizelerini öğret.

Fakat ona sessiz zamanlar da tanı.

Gökyüzündeki kuşların, güneşin altındaki arıların ve yemyeşil

yamaçlardaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebilsin.

Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret

ona.

Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret.

Herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi, tüm insanları

dinlemesini öğret ona, fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini,

ve sadece iyi olanları almasını da öğret.

Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını, fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat

etiketi koymamasını öğret.

Uğultulu bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona.

Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik

dikilip savaşmasını öğret.”

* * *

Yukarıdaki mektup, ABD nin 1809-1865 yıllarında yaşayan 16. Başkanı Abraham Lincoln

tarafından oğlunun öğretmenine yazılmıştır.

Bu çok ünlü insanın yaşamı filme çekildi ve Oscar’a aday gösterildi.

Bir Jilet Öyküsü

On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim.
Bir otele indim. Geceydi.
Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında
ilginç bir not gördüm.
" Lütfen diyordu, trastan sonra jiletinizi çöpe atmayın. Yanda bir
kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik
sanayisine yardımcı olun."

Doğrusu hayretler içinde kaldım.
Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir.
Birçok eşya üzerinde "İsveç çeliğinden yapılmıştır" diye yazardı. İste
o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini
istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda
bulunuyordu.

İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda, radyolar, televizyonlar,
basın bir haberi duyurur.
" Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı
yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap,
dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç
prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına
yardımcı olun.
Fazla ağaç ziyanına engel olun."

Beş yaşında idim. Babaannem rahmetli, pirinç ayıklıyordu.
Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı.
Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyor. Çocukluk iste, " Aman
babaanne dedim. Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya,
yorulmaya değer mi? "
Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu.
" Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, dedi. Hiç pirinç üretilirken
gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde
kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun? "
Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain'in
proposlarini okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım.

Alain,
" Bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa
karşı ihanet etmiş olur " diyordu. İlave ediyordu. " Bir iğnenin
üretiminde binlerce insanin alın teri, göz nuru, el emeği vardır "
diyordu.

Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır.
Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül
edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir.
Böyleleriyle, zavallı, evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler.

Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.

Vaktiyle Japon ekonomisi bir darboğazdan geçiyor.
İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi
toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile
anlatır ve " Su andan itibaren der, Allah şahidim olsun ki, Japonların
iç ve dış borçları son kurusuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir
şey yemeyeceğim. Su üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim. "
Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası
açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün
kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok.

Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim, ne kadar
sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak...
Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere
akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek
yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına
geçmiyor muyuz?

Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür.
Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlkokul okuma kitabımızdaki bir
sözü hiç unutmadım.

" Bir mıh bir nal kaybettirir. Bir nal, bir atı, bir at bir orduya
savası kaybettirir " diyordu.

Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım, ister fakir,
hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız.

Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.
Bence herkese iletilmesi gereken mesaj varsa, o da budur..

SEVDİKLERİNİZE VAKİT AYIRIN, YOKSA VAKİT; SİZİ SEVDİKLERİNİZDEN AYIRIR

Bir gün ÇOCUĞUM doğdu. O dünyaya geldiğinde yetişmem gereken uçaklar ve ödenmesi gereken faturalarla meşguldüm. Ben UZAKLARDAYKEN yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da öyle…!

Ve biraz büyüdüğünde "Senin gibi olmak istiyorum baba..!" demeye başladı.
"Biraz büyüyünce, ben de senin gibi olacağım."
İş yerine telefon açıp: -Baba, ne zaman geleceksin..? diye sorardı iki de bir.
"Ne zaman geleceğimi bilmiyorum oğlum. Ama geldiğimde birlikte çok güzel vakit geçireceğimizden emin olabilirsin."

Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum on yaşına geldi. Ona çok güzel bir top aldım.
"Top için teşekkürler baba." dedi.
"Hadi oynayalım"
"Bugün olmaz oğlum" dedim, bu haftasonu tamamlamam gereken işler var, haftaya tamam mı..?" dedim.
"Tamam!" dedi. Fakat yüzündeki gülümseme hiç eksilmedi.
"Büyüyünce: -Baba, bende senin gibi olmak istiyorum." dedi.

Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum önce ilkokuldan, liseden ve sonra da üniversiteden mezun oldu. Bu durumda başka birçok baba gibi benimde bir şeyler söylemem gerekiyordu.
"Seninle gurur duyuyorum oğlum..!" dedim.
"Gel şöyle biraz oturalım oğlum, sana diyeceklerim var."
Başını salladı ve gülümseyerek: "Arkadaşlara sözüm var baba." dedi. "Sen arabanın anahtarlarını verebilir misin bana..? Sonra görüşürüz oldu mu..?"

Yıllar öylece geçip gitti. Emekli oldum. Artık bol bol vaktim vardı. Oğlum ise başka bir şehirde iyi bir iş bulmuştu, orada yaşıyordu. Bir gün ona telefon ettim "Eğer sence de uygunsa, hafta sonu buraya gel de, birlikte hasret giderelim." dedim.
"Sevinirim baba" dedi. "Bir bakayım, müsait bir zaman bulabilirsem gelirim. Ama şu aralar işlerim çok yoğun. Fakat seninle görüşmeyi ben de istiyorum, baba."
"Peki, ne zaman gelirsin oğlum..?"
"Ne zaman olur, bilmiyorum, baba. Şimdi bir iş görüşmem var. Ona yetişmem gerek. Sonra ararım seni. Geldiğimde birlikte güzel vakit geçireceğimizden emin olabilirsin."

Ve telefonu kapattığımda oğlumun çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini anladım.
Çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini...
Örnek aldığı BABASINA benzediğini...
Tıpkı, BABASI gibi olduğunu...! ......

** SEVDİKLERİNİZE ZAMAN AYIRIN,
YOKSA ZAMAN; SİZİ SEVDİKLERİNİZDEN AYIRIR..!

Mesafe Uzaklıkta Değil, Mesafe Fedakarlıktadır



Mesafe Uzaklıkta Değil, Mesafe Fedakarlıktadır...

Kadın Erkekten Ne İster


Vazgeçeceğin Noktayı Çok İyi Bileceksin



Fazla ısrar etmeyeceksin!
Elinden geleni hakkıyla yapıp bekleyeceksin.
İnat iyidir ama kıvamında.
Vazgeçeceğin noktayı çok iyi bileceksin ..!

Kadından Meleklik Bekliyorsan, Ona CENNETİ Sunacaksın !.



Kadından Meleklik Bekliyorsan, Ona CENNETİ Sunacaksın !.

Zamana Bırak Dediler, Ben de Öyle Yaptım, Anladım ki; Eskiyor ama Eksilmiyor



Zamana Bırak Dediler, Ben de Öyle Yaptım, Anladım ki; Eskiyor ama Eksilmiyor...

Zekasını Beğendiğin Birinin Görüntüsünü Merak Etme


Zekasını Beğendiğin Birinin Görüntüsünü Merak Etme.
Zekasını Kullanmayan Birinin de Görüntüsünden Etkilenme!.

Kadın Bir Gül'dür, Kötü Davranırsan Çiçeği Dökülür, Geriye Dikeni Kalır



Kadın Bir Gül'dür, Kötü Davranırsan Çiçeği Dökülür, Geriye Dikeni Kalır.
Karşında Bir Diken mi Görmek İstiyorsun, Yoksa Çiçek mi,
Bu Sana Kalmış!..

Sevdiğini Hiç Gitmeyecekmiş Gibi Seversen



Sevdiğini Hiç Gitmeyecekmiş Gibi Seversen,
Gittiğinde de Hep Gelecekmiş Gibi Beklersin...
                                  Hz. Mevlana

Mazlumun Ahı İndirir Şahı

Olsun be aldırma Yaradan yar'dır.
Sanmaki zalimin ettiği kârdır.
Mazlumun ahı indirir şâh'ı
Her şeyin bir vakti vardır.
                     Yunus Emre

Her Şeyi Zaman Varken Yapmak Gerek


Her Şeyi Zaman Varken Yapmak Gerek.
Gecikmiş sözler, askıya alınmış hayaller,
Ertelenmiş itiraflar,
Gerçekleştirilemeyen buluşmalar
Bir gün
Hepsi size pişmanlık olarak geri dönmeden önce
Henüz vakit varken ...

Bir Kadın Evde Her Gün Ne İş Yapar

Okumayan çok şey kaybeder

Adam akşamleyin iş çıkışı eve geldiğinde evin bahçesinin karmakarışık olduğunu görmüş.
3 çocuk da bahçede çamurlar içinde oynuyormuş. Boş yemek kapları ve içecekler etrafa saçılmış. Karısının arabası garaj kapısının önünde, bir kapısı açık ve yamuk halde parkeder durumdaymış.

Evin içine girdiğinde durum daha vahim görünüyormuş. Girişteki halının bir kenarı kıvrılmış, havaya kalkmış ve abajur sehpanın üzerine devrilmiş. Salondaki televizyonun sesi sonuna kadar açık halde çizgi film kanalındaymış, televizyonun üzerine bırakılan yarısı içilmiş meyve suyu ha döküldü ha dökülecek vaziyetteymiş.

Oturma odasında yerler oyuncaklar ve çocuk elbiseleriyle kaplıymış. Mutfağa girdiğinde lavabonun sabah kahvaltısı bulaşıklarıyla dolu olduğunu görmüş. Ayrıca kırılmış bir bardağın parçaları masanın altında duruyormuş.

Üst kata yöneldiğinde merdivenlerdeki elbiseleri fark etmiş. Telaşla karısının başına kötü bir şey gelmiş olabileceğini ya da hastalandığını düşünerek hızla koşmaya başlamış.

Misafir odasına girdiğinde karısını uzanmış halde kitap okurken bulmuş. Karısı kocasını görünce okuduğu kitaptan başını kaldırmış, hafifçe gülümsemiş ve gününün nasıl geçtiğini sormuş.

Adam cevaplamış: "Her zaman ki gibi! "
Ardından şaşkınlıkla sormuş: "Ne oldu bugün böyle?"
Karısı tekrar gülümseyerek;
-"Sen her gün eve geldiğinde bütün gün ne yaptın ki ! demez miydin.."
+"Evet"
-"Güzel... Her gün yaptıklarımı bugün yapmadım sadece o kadar..."

[Okuduysan Başkaları da okusun diye paylaş]

AZRAİLİN EN ÇOK SEVİNDİĞİ VE ÜZÜLDÜĞÜ AN

AZRAİL'İN EN ÇOK SEVİNDİĞİ VE 
ÜZÜLDÜĞÜ AN

Allah-u Teala, ruhları bedenden almakla görevlendirdiği ölüm meleği Azrail'e sormuş:
-Ey Azrail! Bunca zamandır kullarımın canlarını alıyorsun. Ruhları bedenden alma anında en çok kime merhamet duydun, en fazla kime öfkelendin?

-Yâ Rabbi! Herşeyi sen bilirsin. Bir defasında deniz üzerinde fırtınaya tutulan bir geminin suya dökülen bütün bireylerinin ruhunu almıştım. Fakat bu sırada kucağında küçük yavrusuyla bir tahta parçasına tutunmuş, suya bir dalıp bir çıkan annenin de ruhunu kabzedip, küçük yavrusunu tahta üzerinde sağ salim bıraktığım zaman, su yüzünde annesiz kalan bu yavrucağa çok acımıştım. Onun acıklı hali, beni uzun zaman üzmüştü.

Allah cc. tekrar sormuş:
-Ey Azrail! Bu en çok acı duyduğun bir olaydır.Bir de en çok sevinç duyduğun bir olayı anlatır mısın? Kimin ruhunu sevinerek aldın.

Azrail bu soruya da şöyle cevap vermiş:
-Filan yerde zâlim bir hükümdar vardı; etrafını kasıp kavuruyor, halkı inim inim inletiyordu. İşte bu zâlimin ruhunu almam için emir verildiğinde ona doğru giderken derinden bir neşe duydum.O zâlimin canını alırken duyduğum sevinç kadar, hiçbir vakit sevinç duymadım.

Nice sırlar ve hikmetler sahibi Allah cc. bu defa, Azrail'e bir soru sormuş:
-Ya Azrail! O canını alırken sevinç duyduğun zâlim kimdi, biliyor musun?

-Sen bilirsin yâ Rabbi!

-İşte ruhunu alırken büyük sevinç duyduğun o zâlim, vaktiyle bir tahta üzerinde bıraktığında büyük üzüntü duyduğun o zavallı çocuktu.!

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN
DİYE PAYLAŞ...

Mutlu Bir Evliliğin Hazin Sonu

Okunmaya değer bir hayat hikayesi.... 

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez....
Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler.
Gençtiler, çok genç...
Birbirileriyle konuşacak Cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca,

"bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur"

diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler...

"Senin için ölürüm"

derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam

"hayır, ben senin için ölürüm"

diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın,

"bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak..."

Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu,

"mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma"

mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul
etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir Gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan.

"Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama.

Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..."

"Sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim?" diye yanıt verdi adam.

"Amerika’daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun!, burası bizimdir artık..."

Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika’ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı. Ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı:

"Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..."

Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama,

"Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere...

Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken,

"Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım"
diye sözünü kesti arkadaşı.

"O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya..."

"Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın.

Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı...
Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı...

Kocasının eskiden aynı Hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...

Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu
Alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken,

"Son bir kez kucaklamak isterim seni"

diyecek oldu ama kadın,

"Defol!"

dedi nefretle...

İlk celsede boşandılar...
Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu. Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı.
Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü.

"Sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı.

"Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." dedi genç kadın.

Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı:

"Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir gün önce öldü. Geçen yıl Amerika’daki kongre Sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika’ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi...
Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta,

"Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem"

diyordu...

Sırayla okudu;

"Seni çok sevdim",

"Seni sevmekten hiç vazgeçmedim",

"Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim."

"Fakat benim için ölmeni istemedim"

"Şimdi bana söz vermeni istiyorum."

"Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?"

son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:

"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım..

Geçmişe Sünger Çekmek

GERÇEKTEN OKUMAYA DEĞER

Evlendiğimden beri annem evime ilk defa geliyordu. Daha önce eşya yerleştirmeye gelmişti ama bu başkaydı. Evimi güzelce temizleyip yemekleri yaptım. Öğleye 1 saat kalmıştı neredeyse gelir derken. Zil çaldı ve annem geldi.

Ev hediyesi diye birde hediye getirmişti. Paketi açınca şok geçirdim içinden kullanılmış sünger çıktı.

Sordum anneme senin yatak odandaki aynanın üzerinde duran sünger değil mi bu? diye.
- Evet dedi.
Evde temizlik bezleri vardı ama bunu da kullanırım dedim.
Annem bunu kullan diye getirdim ama temizlikte kullan diye değil dedi..
Yaa peki nasıl kullanacağım dedim geçmişe sünger çekmek için kullanacaksın dedi. anlamamıştım.

Anneannem ve dedem hep kavga ederlermiş anneanneme dedem geçmişe bir sünger çek, cahildik hatalar yaptık ama şimdi olgunlaştık, taşlar yerine oturdu dermiş ama anneannem bunu hiç yapamazmış. Dırdırları ile dedemi bıktırırmış.

Peki neden kadınlar geçmişe sünger çekiyor da erkekler çekmiyor dedim anneme.
Annem:
- Çünkü erkekler unutkandırlar geçmişi hatırlamazlar, hatırlasalar ile sürekli deşmezler, kadınlar ise hassastır kendilerini üzen hiçbir şeyi unutmaz aklına geldikçe acı çeker ve etrafındakilere de acı çektirirler dedi.

Anneannem de hatasının farkında olduğu ama düzeltemediği için anneme nasihat amacıyla onun ilk evlendiği zaman ev ziyaretine bu hediye ile gitmiş. Ben yapamadım ama sen yap kızım demiş.

Bize yaptığın kuru fasulye ve pilavını taze olduğu için, afiyetle yedik karnımız doydu ama bayat yemeği önümüze çıkarsan keyifle yiyemez tam doyamadan kalkardık dedi.
Evlilikte böyle bişey işte yavrum geçmiş konuları bayat yemek gibi ısıtıp ısıtıp getirirsen bir kaç ısıtmadan sonra tadı kaçar yenmez yutulmaz hale gelir. Ama geçmişe sünger çeker, her günü taze taze yaşamaya gayret edersen tadınız hiç kaçmaz.

26 Şubat 2014 Çarşamba

Sevilmediğim Anda Değil, Saygıyı Kaybettiğin Anda Bitersin



Benim Farkım Burda Başlıyor
Sevilmediğim Anda Değil, Saygıyı Kaybettiğin Anda Bitersin...

Yenilen En Büyük Kazık, Verilen En Küçük Tavizle Başlar



Yenilen En Büyük Kazık, Verilen En Küçük Tavizle Başlar.

Yaşanmış Onca Şeyden Sonra NEDEN Diye Sorarsın


Bir Bitene Çare Yok, Bir de Yitip Gidene, Asla İnanmamalı "Ben hep varım" Diyene



Bir Bitene Çare Yok, Bir de Yitip Gidene, Asla İnanmamalı "Ben hep varım" Diyene !

Kompliman nedir, Kompliman ne demektir? Cevap

Kompliman nedir, Kompliman ne demektir?


Cevap : Gönül okşayıcı, hoşa giden söz.

Bir şarkı çalınır yada söylenirken yapılan nota yanlışlığına ne ad verilir?

Bir şarkı çalınır yada söylenirken yapılan nota yanlışlığına ne ad verilir?

Falso
Tango
Fire
Tapon

Cevap : FALSO

FALSO nedir?
Falso ne demektir? 
Falsonun anlamı: Bir parça çalınır veya söylenirken yapılan nota yanlışlığı

Daft Punka ait şarkıyı Soçi olimpiyatları açılışında seslendiren topluluk hangisidir?

Daft Punka ait şarkıyı Soçi olimpiyatları açılışında seslendiren topluluk hangisidir?

Kızılordu korosu

Havya ile ne yapılır?

Havya ile ne yapılır?

Cila
Lehim
Kalay
Boya

Cevap : Lehim

Domates sosu kıyma beşamel sosu ve üzerine peynir serpilerek servis edilen italyan yemeği nedir?

Domates sosu kıyma beşamel sosu ve üzerine peynir serpilerek servis edilen italyan yemeği nedir?

LAZANYA

Futbolda pozisyonun penaltıyla sonuçlanması için faulün nerede yapılması gerekir?

Futbolda pozisyonun penaltıyla sonuçlanması için faulün nerede yapılması gerekir?

CEZA SAHASI

Hangi günlerde sokağa KONVOY olarak çıkılmaz

Hangi günlerde sokağa KONVOY olarak çıkılmaz

Cevap : BALAYI

Hangi hayvanın ağaç gövdelerini çiğneyerek kendi kazdığı su çukurları kurumasın diye onlara kapak olarak kullandığı gözlenmiştir?

Hangi hayvanın ağaç gövdelerini çiğneyerek kendi kazdığı su çukurları kurumasın diye onlara kapak olarak kullandığı gözlenmiştir?

Fil
Maymun
Zürafa
Deve

Cevap : FİL

Yeni doğan bebeklerin parmak izleri henüz oluşmadığı için nerelerinden iz alınır?

Yeni doğan bebeklerin parmak izleri henüz oluşmadığı için nerelerinden iz alınır?

Cevap : TOPUK

Hangi masalda yakışıklı prens yoktur?

Hangi masalda yakışıklı prens yoktur?

Kurbağa prens
Küçük prens
Rapunzel
Sindrella

Cevap : Küçük prens

Musa Eroğlundan dinlediğiniz türkünün adı nedir?

Musa Eroğlundan dinlediğiniz türkünün adı nedir?

Halil İbrahim

Hangisinin işlevlerini gerektiği gibi yerine getirememesi tembellik adıyla bilinir?

Hangisinin işlevlerini gerektiği gibi yerine getirememesi tembellik adıyla bilinir?

Göz
Kulak
Burun
El

Cevap : GÖZ

Hangi yiyeceğin, cin süt tatlı gibi türleri vardır?

Hangi yiyeceğin, cin süt tatlı gibi türleri vardır?

Cevap : MISIR

Avrupanın batısında yer almasına rağmen 72 yıldır hatalı bir biçimde orta avrupa saat diliminde yer alan ülke hangisidir?

Avrupanın batısında yer almasına rağmen 72 yıldır hatalı bir biçimde orta avrupa saat diliminde yer alan ülke hangisidir?

Fransa
İrlanda
Portekiz
İspanya

Cevap : İSPANYA

Eski mısırlılar mumyalama işlemi sırasında hangi organı çıkarıp mumyalamadan atarlardı?

Eski mısırlılar mumyalama işlemi sırasında hangi organı çıkarıp mumyalamadan atarlardı?

Göz
Beyin
Kalp
Dil

Yarışmacı % 50 hakkını kullandı,
Kalp ve Beyin kaldı

Cevap BEYİN

Kübaya ticaret ambargosu getirmesinden hemen önce 1200 tane Küba purosu alarak stok yapan ABD başkanı kimdir?

Kübaya ticaret ambargosu getirmesinden hemen önce 1200 tane Küba purosu alarak stok yapan ABD başkanı kimdir?

Cevap : John F. Kennedy

Yaş Otuzbeş yolun yarısı hangi şaire aittir?

Yaş Otuzbeş yolun yarısı Hangi şaire aittir?

Cevap : Cahit Sıtkı Tarancı

HERGE ve PEYO hangi tür kitaplardır?

HERGE ve PEYO hangi tür kitaplardır?

Cevap : Çizgi Roman

Perküsyon çaldığını söyleyen biri ne tür enstrümanları çalabiliyor demektir?

Perküsyon çaldığını söyleyen biri ne tür enstrümanları çalabiliyor demektir?

Cevap : Vurmalı

Dedim Ağız Tadı Bal İle Olmaz Bana Sultan Gerektir



Dedim Ağız Tadı Bal İle Olmaz Bana Sultan Gerektir,
Dedi: Hal İledir, Kal İle Olmaz!
Seven Sevdiğine Kurban Gerektir!
                            Hz. Mevlana

Evlat Sevgisini Anlatan En Güzel SÖZ


Özlem Sıkı Bir Yumruk Gibi Çökünce Göğsünün Ortasına Susmak En İyisidir



Özlem Sıkı Bir Yumruk Gibi Çökünce Göğsünün Ortasına Susmak En İyisidir...

Aramıyor Diye Üzülme. Kış Uykusuna Yatmıştır Muhtemelen


Aramıyor Diye Üzülme. Kış Uykusuna Yatmıştır Muhtemelen . ;) )

Kadınlar Nasıldır


Bunca Boş Konuşanın Arasında Dilsiz Olmak Engel Değil Devrimdir



Bunca Boş Konuşanın Arasında Dilsiz Olmak Engel Değil Devrimdir...

Bir İmkansızlık Öyküsüydü Sana Olan Çabam


Gülü Gülene, Sevgiyi Bilene, Nefreti Hakedene Vermeli


Gülü Gülene, Sevgiyi Bilene, 
Nefreti Hakedene, Kalbi Taşıyabilene Vermeli...

Benimle İlgili Hayal Kurma Güzelim



Benimle İlgili Hayal Kurma Güzelim,
Ben; Annenin "Uzak Dur" Dediği İnsanlardanım..!

25 Şubat 2014 Salı

Huzur Evleri ve Çocuk Esirgeme Kurumu Gerçekleri

14 Yaşından beri düzenli olarak fırsat buldukça Huzur Evlerine ve Çocuk Esirgeme Kurumlarına ziyarete gitmekteyim.Her ziyaretim sonucunda kimi zaman o insanlarla birşeyler paylaşmanın vermiş olduğu inanılmaz Huzurla yada Orada hayatlarını sürdürmeye çalışan büyüklerimizin ölüm haberleriyle sarsılarak eve dönerim.

Kapıdan girdiğim andan itibaren 5 dakika bile konuşabilmek içini dökebilmek için bakan sıcak bakışlarla karşılaşırım her defasında.Her odada ayrı bir hayat,ayrı bir hikaye kimileri hayatta hiç kimsesi olmadığı için orada,Kimileride uğruna her türlü sıkıntıya katlandıkları,Her türlü fedakarlık yaparak okuttukları yetiştirdikleri evlatlarının evine sığamadıkları için  evlilikleri uğruna eşlerini kaybetmemek namına evlatları tarafından istenmedikleri  için oradalar.

Orada tanımadıkları bir yabancıyla 5 dakika sohbet edebilmek için birbirleriyle kavga eden büyüklerimizin halleri oldukça üzücü.Hele o çocuk esirgeme kurumlarındaki çocuklar Devlet tarafından her türlü ihtiyaçları karşılanıyor.Oyuncak,Elbise,Defter,Kalem maddi anlamda verilebilecek tüm imkanları sağlanıyor.Ama bu yeterli değil.Oradaki yavrular sıcacık bir yuvanın anne-baba sevgisinin hasretini çekiyorlar.Kapıdan içeriye girdiğim andan itibaren annesi sanarak koşup gelen ağlayarak sen benim annemmisin beni burdan götür diyen çocukların halleri beni çok üzüyor.Sonuç olarak oradaki yavruların bazıları anne ve babalarının tanımıyorlar.

Oradaki çocukların bir kısmı modern çağa ayak uydurmak adı altında unutulan örf ve adetlerimizin sonucu yaşanan çarpık ilişkilerin birer meyvesi.Ve hiç kimsenin yaşayacağı geçici bir zevk uğruna bir çocuğu sevgisizliğe mahkum etmeye hakkı olmadığını düşünüyorum...

Yemişim Aşk Acısını. Sen Hiç Koşarken Ayak Serçe Parmağını Sehpaya Çarptın mı?


Yemişim Aşk Acısını. Sen Hiç Koşarken Ayak Serçe Parmağını Sehpaya Çarptın mı?

Rakıyı Gören Suyu, Kadını Gören Yatağı Düşünür Olmuş


Rakıyı Gören Suyu, Kadını Gören Yatağı Düşünür Olmuş...
Ne İçmesini Bilen Var, Ne de Sevmesini ...!!!

Anneden MEktup CANIM OĞLUMA / KIZIMA



MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !

{CANIM OĞLUMA / KIZIMA}

Benim yaşlandığımı düşündüğün gün
Sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış…

Yemek yerken üstümü kirletirsem
üzerimi değiştirecek gücüm yoksa.

Lütfen sabırlı ol. Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla...

Seninle konuşurken, sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam… sözümü kesme beni dinle.

Sen küçükken, uyuyana kadar sana aynı hikayeyi
1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum.

Banyo yapmak istemediğimde;

Beni utandırma yada azarlama…

Seni banyoya götürmek için icat ettiğim küçük yöntemlerimi
ve oyunlarımı hatırla…

Yeni teknolojiler karşındaki cahilliğimi görürsen…
bana zaman tanı ve beni yüzünde alaycı bir gülümsemeyle izleme…

Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam… lütfen hatırlamam için gerekli zamanı bana tanı… eğer hatırlayamazsam, sinirlenme… çünkü asıl önemli olan benim konuşmam değil, senin yanında olabilmem ve senin beni dinliyor olmandır.

Ben sana bir sürü şeyi nasıl yapacağını gösterdim…

İyi yemek yemeyi, iyi giyinmeyi… yaşamı göğüslemeyi…

Eğer birşey yemek istemezsem, baskı yapma bana. Ne zaman yemem yada yememem gerektiğini ben gayet iyi bilirim.

Ve yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde bana elini ver…

Tıpkı, benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi.

Ve bir gün artık daha fazla yaşamak istemediğimi söylediğimde… ve ölmek istediğimi…

kızma… Birgün anlayacaksın…

yaşımın; zevk alma değil artık idareten yaşama yaşı olduğunu anlamaya çalış,

Bir gün şunu anlayacaksın:

hatalarıma karşın hep senin için iyi olanı gerçekleştirmeye çabaladım ve

senin yolunu hazırlamaya çalıştım

Senin yanında olduğumda üzgün, kızgın yada güçsüz hissetme kendini.

Benim yanımda olmalısın, beni anlamalısın ve bana yardım etmelisin.

Yürümeme yardımcı ol… ve yolumu sabır ile, sevgi ile bitirmeme....

Benim için yaptıklarını, bir gülümseme ve senin için her zaman taşıdığım çok derin bir sevgi ile geri ödeyebilirim ancak.

Seni çok seviyorum oğlum/kızım….
Ve hep seveceğim…

YAŞLI ANADAN 5 OĞLUNA MEKTUP


YAŞLI ANADAN 5 OĞLUNA MEKTUP
Köyümüz şehirden yüksek mi yüksek,
Baban ihtiyarlıyor oğul, bilmem netsek
Söz dinlemiyor artık ahırdaki eşek,
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul !

Sizi 9 ay 10 gün karnımda taşıdım
Beş oğul bir kızım için yaşadım
Şimdi halim kalmadı, gençliğimi boşadım
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul !

Köyde bacalar eskisi gibi tütmüyor,
Çorba dahi boğazımızdan geçmiyor
Takatimiz kalmadı işler bitmiyor
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul!

Geçenlerde kasabadan köye bir doktor geldi
Sağlam kimse kalmadı herkese ilaç verdi
Bana da kendini yorma gidersin deyiverdi
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul!

Eskiden köyümüzde yağız delikanlılar vardı
Al duvak içinde gelinler, gider iken ağlardı
Gençler köyü terk etti, şimdi ihtiyarlar kaldı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul!

Hani yalnız yaşayan komşumuz Ali emmi vardı
O da rahmetli oldu cenaze üç gün kaldı
Mezarını kazacak delikanlı bulunamadı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul!

Öğrenci yokluğundan artık okul kapalı
İhtiyarlayınca, babanın döküldü saç sakalı
Benimde dizlerim tutmaz, ağır işlere bakalı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul!

İmam usandı, tayin yaptırıp gitti
Bir ezan sesi duyuyorduk şimdilerde o da bitti
Hastalıklar çoğaldı artık canımıza yetti
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul!

Analarda ciğer, evlatlarda merhamet olur
Gezen görür, yaşayan ölür, eden elbet bir gün bulur
Hayır duamızı alın biz ölmeden ne olur
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul!

Sizin huzurunuzu kaçırmak istemem
Gelinlerimi severim asla kin beslemem
Şimdi gelmez iseniz cenazeme de istemem
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse ya oğul!

                 
OĞULLARIN ANALARINA CEVABI
 (1. oğul)
Ana, şimdi Akdeniz sahillerindeyiz,
Buralar çok güzel herkese tavsiye ederiz.
Çocuklar diyor, ölürüz de köye gitmeyiz
Kusura bakma, çocuklar istemezse, biz de gelemeyiz!
 (2. oğul)
Ana, mektup yazmışsın bize boşu boşuna,
Çünkü daha açarken gitmedi hanımın hoşuna,
Siz idare edin artık, bu sene de yalnız başına,
Kusura bakma, ben hanımı gönderemem emi ana !
 (3. oğul)
Ana, gönderdiğin mektubu şimdi okudum hanıma,
Dedi bu devirde hizmet eden var mı?, Allah aşkına,
Ne olur soğuk su katma bu yaştan sonra, pişmiş aşıma,
Kusura bakma ana, gönderemem hanımı ben sana asla!
 (4. oğul)
Ana darılma, vakit bulup ta mektubunu okuyamadım,
Şimdi okuyunca ne demek istediğini çok iyi anladım.
Benim hanımdan başka çağıracak gelin mi bulamadın?
Kusura bakma gönderemem, hanım alışamaz oralara!
 (5. oğul)
Ana abim söyledi, hizmete bizim hanımı çağırmışsın,
Olur mu öyle şey, doğal gazdan sobalı eve nasıl alışsın.
Birde önceden başlamış günleri var, onlar yarım mı kalsın?
Kusura bakma gönderemem, bizimki seneye kalsın!

(ortak çözüm)

Beş kardeş hanımlarıyla bir araya geldiler.
Anamızın isteği yerinde, acil çözüm bulalım dediler.
Bizler ne yapacağız diye düşünürken, aklı gelinler verdiler.
Kusura bakma ana, sana hizmete ancak bacımızı uygun gördüler!

Şeytana Uymak İstemiyorum ama Fikirleri Hoşuma Gidiyor



Şeytana Uymak İstemiyorum ama Puştun Fikirleri Çok Hoşuma Gidiyor :)))

Erkek Mağazası Fıkrası (Koca Seçme Mağazası)

Kadınların gidip kendilerine koca secebilecekleri bir erkek mağazası açılmış. Mağaza 5 katlıymış. Bir üst kata çıkıldıkça, erkeklerin nitelikleri de yükseliyormuş. Magazada sadece tek bir kural varmış: 
Herhangi bir katın kapısından iceri giren kadın, o kattan seçim yapmak zorundaymış. Eğer bir üst kata cıkmak isterse, tekrar aşağı katlara inemiyormuş.
Bir gün, bir grup kız arkadas, kendilerine koca seçmek icin mağazaya gitmişler. Birinci kat kapısında "Bu kattaki erkeklerin çalışacak bir işleri var ve çocukları da severler" yazıyormuş. Kızlar yazıyı okuyunca demişler ki:
-Eh, hiç yoktan iyidir, ama bir de üst kata bakalım.
İkinci kata çıkmışlar. Kapıda "Buradaki erkeklerin iyi bir işleri var, çocukları çok severler ve son derece yakışıklılardır." yazıyormuş. Kızlar merak etmiş:
-Hııımmm, hiç fena değil, ama üst katta ne var acaba?
Üçüncü kata çıkmışlar. Kapıda "Buradaki erkeklerin çok iyi birer işleri var, çocukları severler, son derece yakışıklıdırlar, ev işlerine de yardım ederler." yazıyormuş. Kızlar kendi kendilerine sormuşlar:
-Aman Tanrım!.. Çok etkileyici!.. Dördüncü katta ne var acaba?
Merak edip dördüncü kata çıkmışlar. Kapıda "Buradaki erkeklerin işleri çok iyi, çocukları çok severler, gayet yakışıklı olup ev işlerine yardım ederler, ayrıca son derece romantiktirler." yazıyormuş. Kızların merakı daha da artmış ve kendi aralarında tartışmaya başlamışlar:
-Aman Tanrım!.. İnanılmaz!.. Bir üst katta bizi neyin beklediğini bir düşünün!..
Meraklarını yenemiyen kızlar, pespembe hayallerle beşinci kata çıkmışlar. Beşinci kat kapısında şöyle yazıyormuş: "BU KAT BOŞTUR VE SADECE KADINLARI MEMNUN ETMENİN MÜMKÜN OLMADIĞINI KANITLAMAK İÇİN KONMUŞTUR. ÇIKIŞ SOLDADIR...!!! :))

Ha bu Oteli Annaduk da Bu Motel Ne Demek Oliy Fıkra


24 Şubat 2014 Pazartesi

Kökeni farsça olan ve Türkçe dahil birçok dile oldugu gibi geçen gerçek ve mecaz anlamı aynı olan hayvan hangisidir?

Kökeni farsça olan ve Türkçe dahil birçok dile oldugu gibi geçen gerçek ve mecaz anlamı aynı olan hayvan hangisidir?


Çakal
Kurt
Sazan
Keçi

Cevap : ÇAKAL


Geçtiğimiz günlerde Kanadada 100-104 yaş gurubunda iki dünya rekoru kıran 104 yaşındaki Jaring Timmerman hangi sporda yarışmıştır?

Geçtiğimiz günlerde Kanadada 100-104 yaş gurubunda iki dünya rekoru kıran 104 yaşındaki Jaring Timmerman hangi sporda yarışmıştır?

Cevap : YÜZME

Keşanlı Ali Destanının yazarı kimdir?

Keşanlı Ali Destanının yazarı kimdir?

Cevap Haldun Taner

Saruman Frado Baggins ve Aragorn hangi film serisinin karakterleridir?

Saruman Frado Baggins ve Aragorn hangi film serisinin karakterleridir?

Cevap : Yüzüklerin efendisi

Hangi hayvan bir kerede tek adet yavru doğurur?

Hangi hayvan bir kerede tek adet yavru doğurur?

Cevap : AT

Eskiden kadınların giysilerinin göğüs bölümüne taktıkları yaka iğnesine ne ad verilirdi?

Eskiden kadınların giysilerinin göğüs bölümüne taktıkları yaka iğnesine ne ad verilirdi?

Cevap : BROŞ

İskambil destesinde genç şövalye resminin bulunduğu VALE diye bilinen kartların üzerindeki "J" harfi neyin kısaltmasıdır?

İskambil destesinde genç şövalye resminin bulunduğu VALE diye bilinen kartların üzerindeki "J" harfi neyin kısaltmasıdır?

Cevap : JACK

Hangi ülkenin ulusal bayan futbol takımında 4 erkek oyuncunun oldugu ortaya çıkmıştır?

Hangi ülkenin ulusal bayan futbol takımında 4 erkek oyuncunun oldugu ortaya çıkmıştır?

Cevap İRAN

Premier Lig hangi ülkenin futbol ligidir?

Premier Lig hangi ülkenin futbol ligidir?

Cevap : İngiltere

Clint Eastwood'un Western filmlerinde giydiği ortasında başın geçmesi için delik bulunan kare şeklindeki giysiye ne ad verilir?

Clint Eastwood'un Western filmlerinde giydiği ortasında başın geçmesi için delik bulunan kare şeklindeki giysiye ne ad verilir?

Cevap PANÇO

Senin Ananda mı Üniforma Giyiyor Fıkra


Bir gün yüzbaşı askerlerin hepsine ceza verir.
Yatın yere 10 şınav çekeceksiniz der.
Başlar saymaya 1-2-3-4-5-6-7-8-9 derken 9-9-9-9 diye diye devam eder.
Epeyce bir süre geçer, bir türlü 10 demez....
Sonra yüzbaşı gülerek:
- Biliyorum şimdi bana küfür ediyorsunuz ama bu üniforma küfür geçirmez der.
Temel de ürkek ve kısık bir bir sesle;
- Senun ananda mi üniforma giyiyi :)))))

Temel Bakkala Gider Sigara Alır Fıkra


Temel bakkala gider ve sigara alır.
Üzerinde SİGARA ÖLDÜRÜR yazısını görünce bakkala:
-" Ula başka yokmu ? Baksana bu öldüriy der.
Adam başka bir sigara verir.
Temel bir bakar onun üzerinde de:
"SİGARA CİNSEL İKTİDARSIZLIĞA NEDEN OLUR" yazmaktadır. 
Tekrar bakkala dönüp;
- Uşağum sen en iyisi ha buni al da bana öldüreninden ver!!! :))

Cezanın Cezası Olmaz Fıkra


Ekonomik Kriz Yüzünden BEKÇİ İşten Çıkarılır Hayatın Acı Gerçeği



Devlet, bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz 
kulak olacak 700 TL maaşla bir bekçi almaya karar verir. 
      Peki talimatlar olmadan bekçi nasıl iş yapacak? 
Bir planlama birimi kurulur ve 2000 TL maaşla iki kişi işe alınır.
      İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz 
diye düşünülerek 2500 TL maaşla iki denetmen işe alınır.
      Bir süre sonra bunların maaşları nasıl 
hesaplanıp ödenecek diye tartışılır. 3000 TL maaşla bir mali müşavir,
bir katip, bir de istatistikçi işe alınır.
      Bir süre sonra "peki bunlardan kim sorumlu olacak" düşüncesiyle 
7000 TL maaşla bir müdür, 4500 TL maaşla iki müdür yardımcısı işe alınır.
      Bir süre sonra ülkede ekonomik kriz ortaya çıkar ve masrafları kısmak için 
BEKÇİ işten çıkartılır... :)

Dilimden Çıkan Laflar, Etrafı Yagın Yerine Çevirir

İçimden çıkacak lafların, 
etrafı yangın yerine çevireceğini düşününce
kilit vuruyorum dilime...
Sonra YAN! diyorum içime. Sadece SEN YAN ve Dayan diyorum gönlüme!!!
Herkes mutlu olsun!! SEN DAYAN !!

Evin telefonu geceyarısı 3'te çaldı , uykudaki adam açtı telefonu

Evin telefonu geceyarısı 3'te çaldı , uykudaki adam açtı telefonu .Telefondaki ses annesine aitti :
- Nasılsın oğlum, iyi misin? diye sordu.
Oğlu şaşkın bir ifadeyle:
-İyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu? dedi.
Annesi:
-Bir şey yok oğlum sadece sesini duymak istedim dedi.
Oğlu da:
-Anne sesimi duymak için bu saatte aranır mı ? dedi.
Anne:
-Rahatsız mı ettim oğlum? dedi .
Oğlu:
-Evet anne rahatsız ettin dedi.
Annesi şöyle dedi:
-25 sene önce bu saatte sen de beni
rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun yavrum.

Öyle Pısırık Pısırık Yürümeyeceksin



Öyle Pısırık Pısırık Yürümeyeceksin !
Yürürken; Omzun dik,
Alnın Karşıya Bakacak...
Yere Bastığın Zaman, Hakkını Vereceksin...
Toprak Seni Tanıyacak ..!

Herkese Eşit Davran ama Asla Sonsuz Güvenme


Herkese Eşit Davran ama Asla Sonsuz Güvenme !
Çünkü İnsanoğlu Bencildir ve Yıkıverir Hayallerini Tepene !

İnsan Kullanılıp Atılacak Bir Meta Değildir



İnsan Kullanılıp Atılacak Bir Meta Değildir.
Eline Bulaşır,
Yüreğine Bulaşır,
Vebaline Bulaşır...

Sevgili Uyku Ben Bu Satırları Yazarken Sen Çok Uzaklardasın Biliyorum



Sevgili Uyku Ben Bu Satırları Yazarken Sen Çok Uzaklardasın Biliyorum...

Kıymet Bilene Kadın İlaçtır



Kıymet Bilene Kadın İlaçtır...