Bu Blogda Ara

30 Kasım 2013 Cumartesi

Kulak Ameliyatı FIKRA

Adam geçirdiği kazada kulaklarını kaybetmişti. Uzun süre araştırıp iyi bir plastik cerrah buldu. Ameliyat çok başarılı geçmişti ve sıra gelmişti bandajların açılmasına...Bandajlar açıldı. Doktor bir yandan adamın duyup duymadığını kontrol etmek için konuşuyor bir yandan da hemşireler adamın kulaklarının durumuna bakacağı aynayı hazırlıyorlardı. Adam aynaya bakar bakmaz dehşete düştü:
- Aman Allahım Doktor!... Bana kadın kulakları takmışsınız!
- Kulak kulaktır! demiş Doktor. Kadını erkeği olmaz!
- Yanılıyorsunuz! demiş adam. Herşeyi duyuyorum ama hiçbir sey anlamıyorum!...

Hırsızdan Tüyo FIKRA

Adam karakola gidip bir gece önce evlerine giren ve halen gözaltında tutulan hırsızla görüşmek istemiş. "Olmaz!" diye cevap vermiş komiser:
- Kozunuzu artık mahkemede paylaşacaksınız!
- Hayır... Hayır... Hayır!... demiş adam.
   Gece yarısı karıma hissettirmeden eve nasıl girdi onu soracağım!... :)))

Temelle Fadime Operaya Gitmişler FIKRA

Temel bir akşam Fadime'yi alıp operaya götürmüş. Biraz zaman geçtikten sonra Fadime kendini tutamayıp sormuş:
-Ula Temel ayaktaçi adam niye sopayla kariyi korkutup duriy?
Temel kibarca açıklamış:
- Fadümem o adam orkestranun şefidur daa. Orkestrayı o yönetiy. Senin anlayacağun kariyi korkutmayi.
Ama Fadime bu açıklamadan pek tatmin olmamış:
- Hadi canum! Haçan adam kariyi korkutmayisa, o zaman niye kari avazi çiktuğu kadar bağıriy?!.

İki Şarhoş Kadın FIKRA

İki evli kadın bir akşam kocalarını evde bırakıp kadın kadına eğlenmek için bir bara gitmişler. Ama içkinin dozunu fazla kaçırmışlar ve bardan yalpalaya yalpalaya çıkmışlar. İkisinin de fena halde tuvalet ihtiyacı varmış ama ortada tuvalet namına hiçbir şey yokmuş. Aceleyle eve gitmeye çalışırlarken biraz ileride bir mezarlık görünce tuvalet ihtiyaçlarını tutamayacaklarına karar verip mezarlığın kuytu bir yerinde, ihtiyaçlarını gidermişler.
Kadınlar rahatlamış ama temizlenmek için tuvalet kağıdı aramaya koyulmuşlar. Kadınlardan biri iç çamaşırını çıkarıp tuvalet kağıdı niyetine kullanmış, sonra da orada bir yere atmış. Diğer kadın ise ben "çamaşırımı çıkartmam" deyip, yakındaki yeni bir mezardaki çelenkin üzerindeki kağıdı kullanmış. Rahatlamış bir vaziyette, sallana sallana evlerine dönmüşler.
Ertesi sabah kadınlardan birinin kocası, diğer kocaya telefon etmiş:
- Dostum sanırım benim karım dün gece beni aldattı. Eve geç vakitte sarhoş olarak geldi. Üstelik iç çamaşırı  da yoktu!
- Oho dostum seninki yine iyi. Benimki kapıdan girdiğinde şarhoşluktan neredeyse ayakta duramıyordu. Arkasından da seni asla unutmayacağım yazılı bir kagıt sarkıyordu !!! :)))

Gördüğüm Kadarıyla Sizin de Tüm Takımlarınız Yanınızda FIKRA

Adam sabah karanlığında balığa çıkmayı, sarışın karısı ise kitap okumayı çok seviyormuş. Bir gün adam bir kaç saatlik balık avından sonra eve yorgun bir şekilde gelmiş ve uyumak için yatağa geçmiş. Sarışın da, fırsat bu fırsat deyip kocasının kayığına binip, çevreyi tanımadığı halde denizde biraz açılmış... Bir müddet sonra bir yerde durmuş ve kitabını okumaya başlamış. Bir süre sonra güvenlik gelmiş. Sarışına:
- Günaydın, siz burada ne yapıyorsunuz? diye sormuş.
Sarışın da:
- Kitap okuyorum!
Bunun üzerine güvenlik:
- Burada avlanmak yasak! demiş.
Sarışın da:
- Ben zaten avlanmıyorum ki, görüyorsunuz! demiş.
Görevli:
- Ama gördüğüm kadarıyla avlanmak için gerekli olan tüm takımlar yanınızda. Sizi maalesef buradan götürüp ceza yazmak zorundayım!
Sarışın:
- Eğer siz bunu yaparsanız ben de size tecavüz davası açarım!
Görevli:
- Fakat ben size dokunmadım bile!
Bunun üzerine Sarışın:
- Ben de balıklara dokunmadım ama, sırf takımlar yanımda diye ceza yazmaya kalkıştınız. Gördüğüm kadarıyla sizin de tüm takımlarınız yanınızda !!!

Oysa Defalarca Sormuşlardı Büyüyünce Ne Olacaksın Diye

Oysa Defalarca Sormuşlardı Büyüyünce Ne Olacaksın Diye;
"MUTLU" Diyemedik.
Çünkü Çocuktuk Akıl Edemedik ... :(

Polisler bir adamı motorsiklet ile çırıl çıplak dolasırken yakalamış FIKRA

Polisler bir adamı motorsiklet ile çırıl çıplak dolasırken yakalamış ve karakola getirmişler. Komiser adama sormuş:

- Ne iş yaparsın?

Adam "İşsizim" demiş. Komiser demiş ki:

- Kaç çocuğun var?

Adam "16 tane" demiş.
Komiser, polislere:
- Oğlum salıverin gitsin bu adamı... Baksanıza üzerinde iş kıyafeti var!...:)))

Dış Güzellik İlk Sözü Söyletir, İç Güzellik Son Sözü Söyletir

Dış Güzellik İlk Sözü Söyletir, 
İç Güzellik Son Sözü Söyletir !!!

Oduncu Temel Fıkrası

Temel oduncu olmaya karar vermiş. Baltayla dalmış ormana, yaşlı bir ağaç bulup kesmiş. Yine baltasıyla güçlükle parçalara ayırıp, götürüp satmış. Ama bakmış ki bu iş böyle olmayacak. Hem çok uğraştırıyor hem eline az para geçiyor. Diğer oduncular bu işi nasıl yapıyor diye merak etmiş. Oramana doğru giden bir oduncuyu uzaktan izlemiş ve elindeki motorlu testereyi görmüş. Demek ki bütün marifet bu alette deyip, hemen bir hırdavatçıya gitmiş.
Hırdavatçı; "Bununla günde yüzlerce ağaç kesebilirsin deyip" Temel'e kaliteli bir motorlu testere satmış. Temel ertesi gün ormana gitmiş. Yine yaşlı bir ağaç bulup kesmeye başlamış. Sabahtan akşama kadar ancak ağacı devirebilmiş. Parçalamaya bile vakti kalmamış. Ertesi gün ilk iş hırdavatçının yolunu tutmuş. Temel:
- Haçan uşağım sen penu kazikliimisun? Ha pen paltayla taha hizli odun keseyidum.
Hırdavatçı şaşırmış; "Beyefendi nasıl olur" demiş, acaba alet mi bozuk diye Temel'in elinden alıp, çalıştırma ipini çekmiş. Motorlu testere büyük bir gürültüyle çalışmış "TORRR"
Temel:
- Uyyy! Canuna yanduğumun... O ta ne oyle?...

Temel inşaat ustasıymış FIKRA

Temel inşaat ustasıymış. Bir gün Temel inşaatta çalışırken, iskeleden düşen bir tahta nasıl olduysa Temel'in kulağının kopmasına sebep olmuş. İnşaattaki diğer işçiler apar topar Temel'i ve kopan kulağı kapıp hastaneye koşmuşlar. Doktorlar baygın halde hastaneye gelen Temel'e ilk müdehaleyi yapıp, kopan kulağı da yerine dikmişler.
Temel kendine gelmiş ilk iş kulağını kontrol etmiş. Sargıya alınmış kulağını biraz kontrol ettiklten sonra:
- Ula uşağum haçan pu penum kulağum değildur!
Doktor:
- Nasıl olur beyefendi arkadaşlarınız bu kulağı getirdiler.
Temel:
- Uyyy!... Ama penum kulağumun arkasinda kalem varidu!...

Kaç Araba Aldığımı Hatırlasam FIKRA

Sarhoşun biri geç saat loş bir caddede park halindeki araçların camlarını teker teker kırarak ilerliyor. Çevredeki evlerden inenler yakalıyorlar adamı, bakmışlar ki komşuları. Komşular:
- Be kardeşim neden kırıyorsun camları? demişler.
Sarhoş:
- Yeni öğrendim yeni aldığım arabadan çok kazıklanmışım. Akşam içince ilk şişede iyice kazıklanmama içerledim, ikinci şişede gidip parçalamaya karar verdim, üçüncü şişede ne rengini ne markasını ne plakasını hatırlıyordum! Diğer şişeye başlamadan işimi bitireyim dedim. Plakayı zaten hatırlamıyorum, bir de sokağı karıştırmayayım!
Komşular:
- Eh be kardeşim bizim arabaları da parçalamışsın!
Sarhoş:
- Ne yapayım kaç araba aldığımı hatırlasam!...

Virane Bir Köy Kıssadan Hisse ÖYKÜ

Padişahlardan biri; çok çalışkan, çok faal başvezirini, asılsız da olsa hakkında çokça dedikodu yayıldığı için görevinden  azletti. Emeklerine karşılık olarak da emir verdi:
- Ülke için çok hayırlı işler yapmışlığın vardır. Şöyle güzel, toprağı bereketli ve kalkınmış bir köy beğen; orayı sana vereyim. Ailenle, akrabalarınla beraber orada yaşarsın.
Vezir:
- Hünkarım, kerem buyurdunuz, lütfettiniz!... Ancak izniniz olursa ben kalkınmış bir köy değil, virane bir köy isterim. Orada hem oturayım, hem de orayı imar edip düzenini kurayım, diye ricada bulundu... Padişah vezirin isteğini kabul etti ve adamlarına, eski başvezirin oturması için virane bir köy bulunmasını emretti.
Hükümdarın adamları ülkeyi en ücra yerlerine kadar dolaştılar fakat başvezirin istediği gibi imara muhtaç bir yer bulamadılar. Bunu da gelip hükümdara haber verdiler. Padişah eski başvezirini tekrar huzuruna çağırttı:
- Ülkede istediğin gibi virane bir yer yokmuş. Ne yapacağız şimdi?
Eski başvezir:
- Efendimiz, ben ülkenizde virane bir yer olmadığını zaten biliyordum. Çünkü; ben uyku ve istirahatımı terketmek, gecemi gündüzüme katmak pahasına ülkenin her yanını bizzat imar ettirdim. Amacım bunu sizin de öğrenmenizdi. Ayrıca uyarmak istedim ki; benim yerime atayacağınız başvezir, ülkenizin bugünkü durumunu daha ileriye götürmese bile geriletmesin.
Eski başvezirin açıklamasından sonra büyük bir hata yaptığını anlayan padişah; azlettiği başveziri hemen tekrar eski görevine atadı.

Çirkin Postacı Kıssadan Hisse ÖYKÜ

Dünyanın bana zindan olduğu günlerdi. Sanırım birkaç defasında da evden ağlayarak dışarı çıkmıştım. Hayatım kararmıştı da bir ışık bekliyordum sanki ama yoktu. İşte böyle düşündüğüm günlerde daire kapıma sıkıştırılmış bir Mektup buldum. Hayretle baktım üzerinde göndericisi yazmayan zarfa. Sonra odama girip açtım...
"Acıları paylaşmak insanların vazifesidir" diyordu. "Senin geçtiğin sokakta ben de vardım. Ama sokakta ya ben olmamalıydım veya paylaşılmamış acılarını dışarı yansıtan bir insan olmamalıydı!..."
Mektubun sonunda da isim yazmıyordu. Peki kimdi bu? Kimdi, neden yazmıştı bu notu ve neden bana yazmıştı? Aslında hoş sözlerdi...Ve aslında bir mektuba da deliler gibi ihtiyacım vardı. Acaba dediğini yapacak mıydı, yazacak mıydı her gün?.. Bunu zaman gösterecekti. İlk gün kafam karıştı. Hem kendi problemlerimi hem dün gelen mektubu, hem de yeni mektupların gelip gelmeyeceğini düşünüyordum. Sonraki gün posta kutumda beyaz bir zarf buldum. Kalbimin çarptığını hissettim... Yazı aynıydı, odama girip okumaya başladım mektubu.
Bu inanılmazdı.. Bir bardak su içercesine bitiverdi mektup. Doymadım! Bir bardak su daha almış gibi, susuzluğumu kandırır gibi yeniden okudum altı sayfayı... Sanki tanıyordu beni, sanki yıllardır dertleşiyordum onunla... Altıncı sayfanın sonunda diyordu ki; "Yarın yine yazacağım..." Yarın yine yazdı, öbür gün yine... Ve sonraki günler yine yazdı...
Her mektubunun sonunda, yarın yine yazacağına ait not vardı ve her gün de dediğini yapıyordu. Her gün işyerinden dönerken kalbim çarpıyordu heyecanla... Her gün görüyordum posta kutumun bugün de boş olmadığını ve gariptir; artık yapayalnız olmadığımı, kalbimin boş olmadığını hissediyordum. Bu mektuplar yüreğime giriyor sıkıntılarımı eritiyor ve beni yarınlara doğru itiyordu. Zannediyordum ki; bunlar olmadan yaşayamayacağım. Öylesine alışmıştım ki onlara, olmasalar sanki nefes alamayacağım!... Vakit buldukça oturup eski mektupları bile yeniden okuyordum.
Zaman geçti ve zamanla beraber sıkıntılarımda geçti. O günlerden geriye sadece eski mektuplar kaldı. Bir gün içimde karşı koyamadığım bir merak peydahlandı; kimdi bu? Nasıl biriydi? Onunla ilgili her şeyi merak etmeye başladım. O her gün yazıyordu ve nasılsa her gün yazmaya devam edecekti. Bundan emin olduğum için de, yazılarında anlattıklarından çok nasıl bir kalemle yazdığına, neden bu kağıdı seçtiğine, yazı stiline aklımı takmaya başladım... Yazıları öylesine deva olmuştu ki bana, onunla ilgili her şey de mükemmel olmalıydı. Herşey ama her şey!
O gün evde kalmıştım. Kahvaltı yapmış ve bu harika mektupların en azından nasıl birisi tarafından getirildiğini görmeyi koymuştum kafama... Öğle vaktine doğru sokağa giren postacıyı gördüm. Koşarak aşağı indim. Mektubumu kutuya bırakmıştı, eli henüz havadaydı...Göz göze geldik. Aman Allahım... Aman Allahım, bu ne kadar çirkin bir adamdı böyle! Dondum kaldım... O da başını eğdi döndü ve gitti. Orda öylesine bekliyordum şimdi... Kutuyu açıp mektubu bile alamıyordum. Bunca zaman, bunca güzel bir mektubu, bu kadar çirkin biri mi taşımıştı? O öptüğüm, kokladığım, göğsüme bastırdığım, yastığımın üzerine koyduğum mektuplarıma benden önce bu adamın mı eli değmişti?
Saçmaladığımı biliyordum ama böylesine güzel duygularıma bu çirkin yaratık karıştı diye az önce getirdiği zarfı alamıyordum. Kapıyı açtım, dışarı çıkıp bir adım attım. Çoktan gitmişti. Neye olduğunu bilmiyordum ama çok kızgındım. Zarfa dokunmadan çıktım yukarıya. Odama girdim, eski mektuplarıma baktım. Biliyordum, onlar benim en zor günlerimle bugünüm arasında köprü olmuşlardı, ama onlara da dokunamadım. Bu güzelliğe bu çirkinliği yakıştıramıyordum! Ertesi gün iş dönüşü baktım ki, kutuda hâlâ o aynı kirli mektup var! Almadım. Sonraki gün baktım; aynı mektup yine yapayalnız beklemekte. Bir kaç gün sonra ise kutuya bile dönüp bakmamaya başladım...
Altı yedi hafta sonra dünya yine karanlık gelmeye başladı bana. Bir dosta, bir morale ölürcesine ihtiyaç duymaya başladım... Her şey çok ağırlaşmıştı yeniden. Uyku bile uyuyamıyordum. Mektup aklıma geldiğinde gece yarısını geçiyordu. Tereddüt bile etmeden aşağı indim, kutumu açtım ve mektubu aldım. Bir saat içinde üç defa okumuş, özlemiş olarak göğsüme bastırmış ve uzun zamandır ilk defa böylesine huzur içinde uyuyabilmiştim. Bunlar benim ilacımdı biliyordum. En çok o gün merak etmiştim, bir daha ne zaman yeni bir mektup geleceğini... Ve o akşam gözlerime inanamadım; kutumda mektup vardı. Yazı aynıydı, zarfta yine isim yoktu. Üstelik bunda postanenin damgası da yoktu...
Açtım zarfı;içindeki kısacık mektupta şunlar yazıyordu; "Sana gelmiş bir mektubu kırk sekiz gün okumamakla ne kazandığını bilmiyorum... Ama artık benim sana yazmaya vaktim olmayacak. Çünkü tayinim çıktı ve bugün başka bir şehre gidiyorum. Hoşçakal!  Çirkin Postacı..."
Donmuş kalmıştım şimdi... Derin bir pişmanlık düğümlendi boğazıma, hıçkırarak eve girdim. Çantamı açtım; tarakların,rujların ve diğer karışıklığın arasında bulduğum mavi göz kalemiyle, bir kağıda; "Lütfen bana tekrar yaz" yazıp posta kutuma koydum. Bir daha hiç kilitlemediğim kutuda, aynı notum iki yıldır yapayalnız bekliyor...

Şaka Yaptım Fadimeciğim Şaka Şaka FIKRA

Fadime genç yaşta vefat etmiş. Kocası Temel bir gün Fadime'nin mezarı başında duasını ettikten sonra kendi kendine söylenmiş. "Ah Fadümem ah! Keşke şimci yanumda olsaydın da mutlu mesut yaşasaydık daa." Tam o sırada esen hafif bir rüzgar çimenleri kıpırdatmış. Temel tedirgin olmuş:
- Şaka yaptum Fadümem... Şaka şaka!... :))

Temel Askerdeyken Fadime Üçüncü Çocuğu Doğurmuş FIKRA

İki çocuğu olan delikanlı Temel, askerlik vazifesini tamamlayıp köyüne dönmüş. Evine geldiğinde bir de ne görsün? Karısı Fadime üç çocukla bir masanın etrafında oturuyor... Temel birden öfkelenip bağırmaya başlamış:
- Abovv... Vay başıma gelen? Gız Fadime kalk kalk kalk... De bana bi hele; bu üçüncü çocuk nerden çıktı? Ben 15 ay önce askere giderken iki çocuğumuz vardı. Bu çocuk benden olamaz!
Fadime çocuk korkmasın diye başını okşarken, gayet sakin cevap verir:
- Yav herif ne bağrıyon be? Çocuk sana baba mı diyor? Oturmuş, uslu uslu yoğurdunu yiyor!...

Bebeğimiz Doğduğunda Haber Vermemi İstermisin FIKRA

Özel muyenehanesinde hizmet veren evli bir doktor, hemşiresi ile yakınlaşmaya başlar. Bu yakınlaşma giderek arkadaşlığa, sevgililiğe sonrasında da kaçamak buluşmalara dönüşür. Bir müddet sonra hemşire doktora hamile olduğunu söyler. Doktor bu olayı karısından gizlemek istediğinden; hemşireye bir miktar para verir ve İtalya'ya gidip, çocuk doğana kadar orada kalmasını ister.
Hemşire sorar:
- Bebeğimiz doğduğunda haber vermemi ister misin?
Doktor:
- Bebek doğunca bana hemen bir kart gönder. Arkasına "spagetti" diye yaz. Bu bizim şifremiz olsun.
Hemşire parayı alıp uçağa biner ve İtalya'nın yolunu tutar... Altı ay kadar sonra, bir gün doktorun karısı telefon eder. "Hayatım bu gün postadan senin adına İtalya'dan gönderilmiş ilginç bir kart geldi. Fakat ben pek anlam veremedim." der. Doktor hemen kartın doğum haberi anlamına geldiğini anlayıp; "Eve gelince bakarım hayatım, şimdi hastam bekliyor." deyip telefonu kapatır. Akşam da neşe içinde evin yolunu tutar. Doktor eve geldiğinde karısı ona kartı verir. Kartı okuyan doktor, ani bir kalp kriziyle olduğu yere yığılır.
Acil yardım ekibi gelip, ilk müdehaleyi yapar. Doktor durumu biraz düzelmiş halde, ambulansla hastaneye götürülürken; elinde bir kartı sıkı sıkıya tuttuğu farkedilir. Acil yardım personeli doktorun elindeki kartı güçlükle alır ve ister istemez okur:
"Spagetti! Spagetti! Spagetti! Spagetti! İki sosisli, iki sade!..."

Adam Gibi Severiz Sevilmiyorsak Gideriz


Kalite Tesadüf Değildir


Tek Çiçekle Yaz Geçmez Diyen Erkekler

Tek Çiçekle Yaz Geçmez Diyen Erkekler,
Tek Bir Odunla Kaç Kış Geçiyor Biliyor musunuz ! :))

Seni Sevmekten Değil, Sana Kendimi İfade Edememekten Yoruldum

Ben Seni Sevmekten Değil, 
Sana Kendimi İfade Edememekten Yoruldum

Kadına Dal Verirsen Ağaç Eder, Ekmek Verirsen Aş Eder

Kadına Dal Verirsen Ağaç Eder, Ekmek Verirsen Aş Eder.
Ev Verirsen Yuva Eder, Sevgi Verirsen "BAŞINA TAÇ EDER"..

Bir İnsanın Gerçek Yüzünü Senle İlgili Tüm Menfaati Bitince Görürsün

Bir İnsanın Gerçek Yüzünü 
Senle İlgili Tüm Menfaati Bitince Görürsün . . .

Can tanem Seni Çok Seviyorum

Can tanem Seni Çok Seviyorum..

Günaydın

Günaydın

Şükür ki Karanlığı Aşıp Cumaya Ulaşan Dualarımız Var

Şükür ki Karanlığı Aşıp Cumaya Ulaşan Dualarımız Var.
Hayırlı Cumalar ..:)

Planınız Bir Yıl İçinse Pirinç Ekin

Planınız Bir Yıl İçinse Pirinç Ekin,
On Yıl İçinse Ağaç Dikin,
Yüz Yıl İçin İse İnsanları Eğitin ..

İyiki Geçiyorsun Zaman

İyiki Geçiyorsun Zaman !...
Ya acının en derinime işlediği bir anda donsaydın ..?
                                     Hz. Mevlana

Kalp midir İnsana Sev Diyen Yoksa Yalnızlık mıdır Körükleyen


Allaha Emanet Ettiklerinizi Gün Gelir Allaha Havale Edersiniz

Allaha Emanet Ettiklerinizi 
Gün Gelir Allaha Havale Edersiniz ...

Temel Uluslar Arası Ekonomi Toplantısına Katılır FIKRA

Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...
Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...

29 Kasım 2013 Cuma

Simurg Anka ÖYKÜ

Kuşlar, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka’nın Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşadığına ve her şeyi bildiğine inanırlarmış... Kuşlar Simurg Anka’nın, zor duruma düştüklerinde kendilerini kurtaracağına inanırmış. Kuşlar için her şey ters gitmeye başlayınca onlar da Simurg’u beklemeye koyulmuşlar. Bekledikçe iyice umutsuzluğa kapılıp Simurg’un var olduğundan bile kuşkulanır olmuşlar… En sonunda da umudu kesmişler…
Bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsünün Simurg’un kanadından bir tüy bulduğu haberi dillenmiş. Kuşların, Simurg’un varlığına ve kendilerini kurtaracağına dair umutları yeniden alevlenmiş. Dünyadaki tüm kuşlar toplanıp ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş…
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve dönenler olmuş. Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp… Papağan, o güzelim tüylerini bahane etmiş; oysa o tüyler yüzünden kapatılırmış kafese…  Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış… Baykuş, yıkıntılarını özlemiş… Balıkçıl kuşu bataklığını…
Yedi vadi üzerinde uçtukça sayıları gittikçe azalmış… Beş vadiden geçtikten sonra, altıncı vadi “şaşkınlık” ve yedinci vadi “yok oluş” üzerinde neredeyse bütün kuşlar umutlarını yitirmiş… Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış…
Simurg Anka’nın yuvasını bulduklarında öğrenmişler ki; “Simurg Anka”, “Otuz Kuş” demekmiş. Onların her biri, birer Simurg’muş…
Simurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, “şaşkınlık” ve “yok oluş” yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça; bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Ölünce, cenazesinde imam nasıl bilirdiniz ? diye sorduğunda...
Hiç iyi bilmezdik ! demek istediğim insanlar var....

Ula Uşaklar Ya Savaşi Biz Kazanursak FIKRA

Siyasiler boş yere kavga ederse ekonomi de vatandaşa kalır... Temel, Dursun ve İdris’in parasızlıkları canlarına tak eder. Bir taraftan işsizlik bir taraftan geleceği kapkara bir siyaset... Ekonomi ve enflasyonu bırakan siyasiler devamlı kavga ederler...
Bunlar da oturur geleceğimizi, yani ekonomi, işsizlik nasıl çözülür onu tartışırlar. İdris söz alır:
- Uşaklar ben en hızlı kalkunmanun yolini buldum... Bi uçak filosu yolliyalum. New York’i bombaliyalum... Sora da Amerika bize atom atar. Teslim oluruk. Sora da Japonya gibi çikaruk ortaya aha zengin oldun...
Dursun atılır:
- Ula daha kolayi varken öyle niye edeyruk... En iyisi Amerika’ya savaş ilan edelum Beşinci Filo oriya çıkarma yapar... Savaşı kaybederuk... Ardından Almanya gibi ortaya çikaruk aha zenginsun. Sonunda Temel atılır, kafasını kaşır ve:
- Ula uşaklar ya savaşi biz kazanursak, oni hiç hesap etmedunuz...

Fadime Feminist Olursa FIKRA

FADİME FEMİNİST OLURSA
Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der:
-Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı...
Alman konuşmacı:
-Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
Fadime kürsüye çıkmış:
-Ben kendumu bildum bilelu temizlikçiyum. Geçen cün Temel'e "haçan ben artuk çamaşir yikamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedum. Birinci cün cöremedum, ikinci cün cöremedum, üçüncü cün cözüm yavaş yavaş cörmeye başladu... :))

Yellenince Gül Kokayi FIKRA


Cenevre Tarım Konferansı'nda katılımcıların her biri yaptıkları calışmaları ve sonuçta gerçekleştirdikleri verim artışını anlatıyormuş. Sıra Temel'e gelince;
-Kuru fasulyeye gül aşiladuk, demiş. 

-Peki, bunu niye yaptınız?
-Yellenince gül kokayi ... :)))

Dursun İntihar Edecekmiş FIKRA

Bir gün temel ormanda yürürken birde bakmış Dursun kendini ağaca gövdeden asmış, intihar edecek. 
Temel :
- Ula napaysun Dursun?
- Kendimi asayrum demiş.
Temel : Ula benim bildiğim asma boğazdan olur.
 Dursun : Ula onuda denedum ama o zaman da nefes alamayrum daa :)))

28 Kasım 2013 Perşembe

Vallahi Efendim Ben Seyisim Ben Anlamam Kıssadan Hisse

Bir profesör konferans vermek için bir şehre gitmiş. Belirlenen saatte salona girmiş fakat bir de bakmış ki ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi oturmakta... Profesör bir an gururuna yediremeyip çıkmaya yeltenmiş... Ancak bunun kendisini dinlemeye gelen kişiye saygısızlık olacağını düşünüp vazgeçmiş. Gidip kürsüdeki yerini almış fakat önce bir sorayım diye düşünmüş; "Acaba bu kişi tek başına beni dinlemek ister mi?". Profesör adama sormuş:
- Beyefendi gördüğünüz gibi salon boş. Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz. Siz anlatmamı isterseniz ben konferansı yalnızca sizin için de sunarım. Ne dersiniz?
Adam cevap vermiş:
- Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm!
Profesör mesajı almış. Hatta biraz da aşka gelip kürsüye çıkmış. Anlattıkça anlatmış... Anlattıkça anlatmış... Normalde iki saatlik konuşma hazırlamışken bu hızla üç saat anlatmış... Dört saat anlatmış... Beş saat anlatmış... Nihayetinde konuşmasını bitirip adama sormuş:
- Beyefendi nasıl buldunuz konuşmamı? Beğendiniz mi?
Adam cevap vermiş:
- Vallahi efendim ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm! Ancak... Ahıra bir at gelirse diğer doksan dokuz atın yemini de o ata vermem!...

İki Arkadaş Kıssadan Hisse

Çok samimi iki arkadaş vardı. Biri çok kurnaz ve atılgan; diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan, saf olanın yanına gidip işlerinin bozulduğunu söyleyerek ondan para istedi. Saf kahramanımızın kalbi de saf ve temiz olduğundan kırmadı can dostunu, verdi elinde avucunda ne varsa… Kurnaz arkadaş bu parayla islerini düzeltti. Bir süre geçmişti ki aradan kurnaz olan, saf arkadaşından; arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını istedi. Kızı çok beğendiğini ve onsuz yaşayamayacağını söyleyerek… Saf olan, nişanlısıyla konuştuktan sonra, onu da verdi çok sevdiği dostuna.
Gün oldu saf olanın işleri bozuldu. "Arkadaşım beni ortada bırakmaz" diye düşünüp kendisine bir iş vermesini istedi kurnaz arkadaşından… Kurnaz olan; arkadaşına, yanında bir iş bile vermedi. Saf olan, kendisini ortada bıraksa da kızamadı can dostuna…
Bir gün parkta saf olanın yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşıp fakir olduğunu, ilaçlarını bile alamadığını söyledi. Bizimki yaşlı adamcağıza acıyıp, ilaçlarını aldı. Sonra tutup karnını doyurdu… Evini öğrenip ara ara yemekler götürdü. Bir zaman sonra yaşlı adamın öldüğünü duydu. Çok üzüldü… Yaşlı adamın aslında çok zengin olduğunu ve bütün mirasını kendisine bıraktığını öğrenince de çok şaşırdı. Saf kahramanımız artık zengindi… Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla, bir ev aldı kurnaz dostunun evinin karşısında.
Bir gün saf olanın evinin kapısını dilenci bir kadın çaldı. Yaşlı kadın; çok aç olduğunu söyleyerek yiyecek alabilecek kadar para yahut birkaç parça yiyecek istedi. Saf kahramanımız o kadar iyi kalpliydi ki; kadını içeri davet etti... Karnını güzelce doyurması için. Kadının kimi kimsesi olmadığını öğrenince de, kadına evinde bir oda verdi. İyiliğin altında kalmadı kadıncağız da, kendince evin işlerini görmeye koyuldu.
Aradan bir süre geçince, kadın ve saf kahramanımız neredeyse anne oğul gibi oldular. Kadın, artık evlenip bir yuva kurmasını tembihlemeye başladı bizimkine… Bizimki ilk aşkından aldığı yarayla aklında böyle bir düşünce olmadığını söylediyse de çok direnemedi. Gel zaman git zaman yaşlı kadın bizimkine; kendisine uygun bir kısmet bulduğundan bahsedip tanışmalarını çok arzuladığını söyledi. Bizimki çok sevdiği yaşlı kadını kıramadı ve kabul etti kızla görüşmeyi. Bu tanışma sonucunda büyük bir aşk doğdu… İşin sonu evliliğe kadar gitti. Düştüğü zorluklardan sonra kendisi için her şey iyi gitmeye başlayan saf kahramanımız, kırgın olduğu halde kurnaz dostunu da düğününe çağırdı.
Düğün devam ederken saf kahramanımız içindekileri daha fazla tutamayarak eline mikrofonu aldı. Ve başladı yıllardır içine attıklarını birer birer anlatmaya… Candan sevdiği arkadaşına elindeki tüm birikimi verdiğini, sonra sevdiği kadından arkadaşının mutluluğu için vazgeçtiğini... İşleri bozulup dara düştüğünde bu dostunun ona fabrikasında bir iş bile vermediğini... Tüm bunlara rağmen arkadaşı için hala sahip olduğu her şeyi verebileceğini anlattı.
Salondaki herkes bu konuşma üzerine duygulandı. İçten içe merak ettiler; bu kadar vefasız olan kişinin kim olduğunu… Kurnaz olan dayanamadı ve aldı eline mikrofonu başladı anlatmaya:
- Bu hikâyedeki vefasız dost benim. Lakin hikâyeyi bir de benden dinleyiniz… İşlerim bozulduğunda dostuma gittim ve borç istedim. Sağ olsun elinde avuncunda ne varsa fazlasıyla verdi ben de bu parayla işlerimi düzelttim. Evlenmeye hazırlanıyordu ki ondan nişanlısını istedim. Çünkü nişanlısı onu parası için istiyordu arkadaşıma layık bir eş değildi. Arkadaşım bana nişanlısını da verdi. Sonra arkadaşımın işleri bozuldu, fabrikama gelerek benden iş istedi... Can yoldaşım saydığım arkadaşımın emrimde çalışmasına gönlüm razı olmadı. Bu fabrikada senin de hakkın var desem gururundan kabul etmeyeceğini biliyordum. Zor zamanında arkadaşımı ortada bırakmaya da gönlüm razı olmadı. Parkta yanına gelen yaşlı adam benim babamdı. Babam çok hastaydı. Babamı onun yanına gönderdim ki; babam vefat edince fabrikadan payını vermeye sebebim olsun. Sonra gördüm ki; kendine bakmaz oldu. Kapısına gelen dilenci benim annemdi. Annemi yanına gönderdim ki; dostuma iyi baksın. Ve son olarak söyleyebilirim ki; bu gün benim en mutlu günüm. Zira can dostumun evleneceği bu bayan; benim kız kardeşim. İşte biz böyle dostuz…

Sultan 4. Murat Hamamda Kıssadan Hisse

Sultan 4. Murat zamanında Habib Baba adında pek bilinmeyen bir Allah dostu yaşarmış. Yaşlı, fakir, gariban bir insanmış... Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda İstanbul'a gelmiş. Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gitmiş. Niyeti; şöyle iyice bir keselenip, paklanmak, bedeninin temizliğini de ruhunun temizliğine denk kılmakmış. Fakat gelin görün ki gittiği hamamı o gün Sultan 4. Murat'ın vezirleri kapatmışlar. Hamamcı Habib Baba’yı içeri sokmak istememiş. "Bugün" demiş, "Sultan 4. Murat'ın vezirleri hamamı kapattılar. Dışarıdan müşteri alamam." Habib Baba üzülmüş. Rica, minnet... Israr etmeye başlamış. "Ne olursun" demiş, "kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbim'e ibadet ederken utanıyorum."
Hamamcı da insaflı insanmış... Dayanamamış. Hamamın en sonundaki odayı göstererek; "Baba şu odada hızla yıkanıp çık. Para da istemem. Yeter ki; vezirler, senin farkına varmasınlar." demiş. Habib Baba sevinerek kendine gösterilen odaya girmiş... Yıkanmaya başlamış.
Az vakit sonra bir fakir müşteri daha hamamcının karşısında dikilivermiş. Bu kez gelen boylu poslu, genç, yakışıklı biriymiş ... Görünümü de oldukça fakirmiş. Ama sadece görünümü... Bu kişi tebdil-i kıyafet (kılık değiştirmiş) Sultan 4. Murad'mış. O gün vezirlerinin hamamda, topluca alem yapacaklarından haberdar olduğundan "Vezirlerinin kendi başlarına nasıl eğleniğini, eğlenirken kendisinin arkasından söz söyleyip söylemediklerini..." merak etmiş.
Hamamcı padişahı tanımadığından; bu fakir gence de Habib Baba’ya söylediğinin aynısını söylemiş. "Bugün Sultan 4. Murat'ın vezirleri hamamı kapattılar. Dışarıdan müşteri alamam." Padişah da ısrar etmiş. "Ne olursun hamamcı? Kirli bedenle ibadetimi nasıl yaparım?" Hamamcı yine dayanamamış ısrara... Habib Baba’nın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına fısıldamış; "Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sen de sar peştemalı beline, o odaya gir. Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel de çıkın. Aman gözünüzü seveyim vezirlerin varlığınızdan haberi olmasın." Sultan 4. Murat beline peştemalı sarıp Habib Baba’nın bulunduğu odaya girmiş. Usulca selam verdikten sonra yıkanmaya başlamış. Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı inletiyormuş...
Habib Baba'nın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılmış. Gencin sırtı pek bir kirli gibi görünmüş gözüne... Habib Baba, o kişinin tedbil-i kıyafet padişah olduğundan habersiz yumuşak bir sesle sormuş; "Evladım sırtın pek bir kirlenmiş. Müsaade edersen bir keseleyivereyim." Padişah aldığı bu teklif karşısında çok şaşırmış ama çok ha hoşuna gitmiş. Hoşuna gitmiş çünkü; ömründe ilk defa biri ona padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olduğu için ve karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmekteymiş. Memnuniyetle Habib Baba'nın yanına yanaşan padişah; "Buyur baba" demiş, "Ellerin dert görmesin!" Bu sırada içerideki alemin sesleri hamamı çınlatmaya devam etmekteymiş.
Habib Baba, 4. Murat'ın sırtını bir güzel keselemiş... Padişahın gönlü bir kuru teşekkürle yetinmeye razı olmamış. Ne de olsa insandır. O da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir. Baba" demiş, "Gel ben de senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım." Habib Baba teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle; "Olur evladım" demiş. Sultan 4. Murat bir yandan kese yaparken, bir yandan da Habib Baba'nın ağzını yoklamak istemiş. "Baba be" demiş, "Duyuyor musun şu içerdeki eğlencenin seslerini... Şu hayatta Sultan'a vezir olmak varmış. O seni sevince; bak adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar... Sen ve ben ise burada iki hırsız gibi..." Habib Baba genç sultana kendi hükmünü söylemiş:
- Be evladım, Sultan Murat dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Rabbi'ne kendini sevdirmeye bak! O seni sevince; sırtını Sultan Murat'a bile keselettirir!... ;)

Sana Bir Kaz Yollasam Yolar mısın KISSADAN HİSSE

Padişahın biri veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkmış. Tebaası nasıl yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler.
Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:
- Merhaba kızım. Baban evde mi?
Kız: Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.
Padişah: Annen evde mi?
Kız: Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.
Padişah: Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.
Kız: Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.
Padişah: Sana bir kaz yollasam yolar mısın?
Kız: İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!
Padişah kıza "Öyleyse selametle kal!" deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya varınca padişah vezirine sormuş:
- Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?
Vezir: Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş.
Padişah: O halde tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! demiş.
Vezir telaşla fırlamış. "Nasıl öğrenirim?" diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş. Vezir:
- Aman kız, hanım kız!... Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.
Kız: Konuştularımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim, demiş.
Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:
- O amca bana babamı sorduğunda "Azı çok etmeye gitti" demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim.
Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:
- O amca annemi sorduğunda "Annem biri iki etmeye gitti" demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim.
Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:
- Amca "Eviniz çok güzel ama bacası eğri" demekle; benim güzel olduğumu ama gözelerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de "Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter" diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim.
Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:
- Peki ya "Sana bir kaz yollasam yolar mısın?" ne demek?
Kız tebessüm edip açıklamış:
- O kaz da sizsiniz, demiş. Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!... :)

Sevmek, Sevdiğin Kişiyle Birlikte Olmak Değildir Unutma


Giderayak İşlerim Var Bitirilecek

Giderayak İşlerim Var Bitirilecek Giderayak,
Ceylanı kurtardım avcının elinden,
                Ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından,
               Ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir,
               Ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu,
              Ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye,
              Ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
             Giderayak işlerim var bitirilecek giderayak.
                                         NAZIM HİKMET

Buradan Devam Et

Bazen hayat, seni bulunduğun yerden alıp,
Başka bir yere koyar ve der ki;
BURDAN DEVAM ET ..!

Çok Ömrümüz Varmış Gibi, Beklemeyi Öğretiyor Bize HAYAT

Çok Ömrümüz Varmış Gibi, Bir de Beklemeyi Öğretiyor Bize HAYAT.

Rüzgar Sert Esme, Özlediklerimin Kokusu Geliyor Yüreğime

Eyy Rüzgar Sert Esme, Özlediklerimin Kokusu Geliyor Yüreğime,
Gözlerim Doluyor ...

Bir Silgi Olsaydın Ne Silmek İsterdin




Bir silgi olsaydın ne silmek isterdin hayatından?
Hatalarını mı,
Yoksa kötü anılarını mı,
Yoksa başarısızlıklarını mı....?
Kalem olsaydın kimi eklemek isterdin hayatına.?
Seni dinleyecek birini mi,
Sana küçük mutluluklar yaşatanları mı,
Yoksa her zaman yanında olanları mı ..?
Şimdi durup bir düşün,
Neler eklemek isterdin, neler silmek isterdin haytından ...?
                                Nazım Hikmet RAN

EVLİ ERKEKLERE ÖĞÜTLER

Evli Erkeklere Öğütler
-Evinden çıkarken hanımına Allah’a ısmarladik diyerek çık. 
-Pencerelerden yolunu gözletme, vakitlice evine gel!
-Dışarıda yediginden içtiginden evine de getir!
-Haniminin kusurlarini baskalarina anlatma, güzelliklerini an!
-Evini harçliksiz birakma, onlari kimseye muhtaç etme!
-Is hayatinin sıkıntılarını eve yansitma! Evde sevinç olsun.
-Dügüne yada gezmeye gittiginde mümkünse hanimini da götür!
-Evine geldiginde selamla ve güler yüzle gir ki, ev halki senin geldigine sevinsin.
-Evini Kuran’siz, kitapsiz ve namazsiz birakma! Sabah namazina kalktiginda ev halkini da kaldir ki, rahmet ve bereket gün boyu sizinle olsun.
-Gayretli ol, kiskanç ol! Ayip ve kusur arastirmakla mesgul olma!
-Merhametli ol; haniminin gücünün yetmeyecegi isleri ondan bekleme. 
-Kararlarinda haniminla da istisare etmeyi unutma!
-Beklenmedik anlarda sürpriz hediyelerle gönül almasini bil!
-Dünya evine girmek, dünyaya dalmak olmamali; Ahiretini unutma!
-Sunu bil ki, az olan helal kazanç, çok olan haram kazançtan hayirlidir. Haram lokma yeme, hanimina ve çocuklarina da yedirme!

27 Kasım 2013 Çarşamba

Severek Ayrılanlar Bilirler Ayrılığı

Severek Ayrılanlar Bilirler Ayrılığı,
Severek Ayrılanlar Yaşarlar Pişmanlığı,
Çok Uzak Şehirlerde Aynı Çarpar İki Yürek,
Çok Uzak Şehirlerde Beklendiğini Bilerek...

Sen Benim Nasıl Sevdiğimi Bir Daha Böyle Sevilmediğinde Anlayacaksın

Sen........
Benim Seni Nasıl Sevdiğimi 
Bir başkasını sevdiğinde değil
       Bir Daha Böyle Sevilmediğinde 
                             Anlayacaksın..............!

26 Kasım 2013 Salı

Ahtapot Yumurtası Yutan Genç Kızın Öyküsü


14-15 yaşlarındaki bir genç kızda durup dururken
hamilelik belirtileri başlamış:
Karnı hafiften şişkinleşmiş, kusma nöbetleri
geliyomuş, sabahları yataktan çok zor kalkıyomuş.
Fakat kız annesine ısrarla böyle bir şeyin mümkün
olamayacağını, çünkü hiç bir erkekle bu sonucu
doğuracak kadar yakın temasta bulunmadığını iddia ediyomuş.
Fakat zaman geçtikçe hem karnı büyümeye devam
etmiş, hem de diğer belirtilerde değişiklik olmamış. Annesi, "Bu yaşta.
Aman allahım, kepazelik bu" dese de kız halâ hamile
olmadığını söylüyomuş. Sonunda anne
küçük bir kasabada yaşıyor olmalarına rağmen çıkacak söylentileri
göze alarak kızını hastaneye götürmüş. Ancak çekilen ultrasondan sonra kızın inkarlarında samimi olduğu anlaşılmış. Çünkü karnında son derece büyük boyutlara ulaşmış bir tümör tesbit edilince
şişkinliğin ve diğer belirtilerin asıl sebebi ortaya çıkmış.
Vakit kaybetmeden, apar topar ameliyata alınmış genç kız. Doktorlar rutin kabul edilen bu operasyon sırasında karnı açmışlar ve işte o an gördükleri manzara karşısında şok olmuşlar. Meğerse tümör sandıkları şey kocaman bir ahtapotmuş. Üstelik kıpır kıpırmış da hayvan, yani canlıymış.
Olayın aslı sonradan anlaşılmış. Kız üç-dört ay önce ailesiyle
birlikte okyanus kenarındaki bir kasabada tatil yapmış.
Ahtapotların yumurtlama mevsimiymiş. Yumurtaları da mikroskobik boyutlarda olurmuş ve bunlardan
doğal olarak okyanus sularında milyarlarca varmış. Kız muhtemelen yüzerken yuttuğu sularla beraber
bu yumurtalardan da indirmiş mideye. İşte
bunlardan biri de, milyonda bir görülecek biçimde de olsa, kızın vücudunun içinde yaşamayı, hatta büyüyüp gelişmeyi başarmış.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Yan fitese dahtım elemi gaçiram FIKRA

Teyo pehlivan, ihtilal dönneminde başından geçen bir olayı kahvede anlatır" Angara'da Gızılay'da ferrarimle dolaşırkene birden önüme solcular çıhdi, tam geri fitese dahtım gaçacam voliyov sağcılar da arkadan geliiir.

- "E, teyo abi sen neyittin "gardaş?
-  Bahtım olacaaa yoh. Yan fitese dahtım, yan yan elemi gaçiram, ele mi gaçiraaamm.. :)))

Kör Dilenci FIKRA

Adam köşedeki kör dilenciye para vermişti. Ama dilenci arkadan seslendi:

- "Heey bakar mısınız, verdiğiniz para sahte.."
- "Ne sahte mi? Peki, sen nasıl anladın sahte olduğunu? Kör değil miydin sen?!"
- "Hayır efendim... Ben kör değilim ama bu köşedeki kör dilencinin yerine duruyorum. Sağır ve dilsizim ben.."
"Peki, kör olan nerede?"
- "Bugün onun izin günü, sinemaya gitti de.." :))

Yahu Sen Ne Uğursuz Karısın FIKRA

Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın":))

Kiminle Evlisin Bizum Kariylan FIKRA

Temel İle Fadime
Mahkemede hakim, Temel'e sormuş;
- Kiminle evlisin?
- Bizum kariylan!
Hakim sinirlenmiş;
- E,heralde. Sen hiç erkekle evlenen duydun mu?
- Duydum tabi, nasil duymadum!
- Kimmiş?
- Bizum kari ... :)))

Birini Ne Kadar Çok Seversen Hayat Onu Senden O Kadar Uzaklaştırır

Birini Ne Kadar Çok Seversen Hayat Onu Senden O Kadar Uzaklaştırır .. :(

İnciluzum Ulen İnciluz FIKRA

İngiltere'ye gezmeye giden Temel, tanınmamak için gördüğü Türklere selam vermeyip, selam da almıyormuş.
Fakat Türk'ün üstelik de hemşerisinin biri Temel'deki burnu görünce;
- "Ha bu kesin lazdur" demiş ve peşine takılmış. Yanaşıp, sormuş Temel'e;
- "Kardaşum sen laz misun?"
Temel'den çıt yok. Adam yine sormuş;
- Kardaşum sen laz misun?
Temel yine bakmış adama, ses yok.
Adam ısrarla takip edip, devamlı "kardaşum sen laz misun" diye sorunca;
 Temel dayanamamış, adama dönüp;
- "İnciluzum ulen inciluz" demiş :))))

24 Kasım 2013 Pazar

Sizin Hesaba Göre Ben Daha Doğmadım FIKRA

İki yaşlı hanım otobüste konuşuyorlardı. Biri sordu:
- Sahi kaç yaşındasın sen?
- Biliyorsun işte otuz.
Peki sen kaç yaşındasın?
- Ben de yirmi yedi şekerim.
Sonra ikisi birlikte yanlarında ayakta duran ve konuşmalarına kulak misafiri olan genç kıza dönerek :
- Kızım sen kaç yaşındasın ?
Genç kız şaşırır:
- Sizin hesaba göre ben daha doğmadım :)))

Köyün Delisi Minareye Çıkmış Atlayacakmış FIKRA

Köyün Delisi minareye çıkmış atlayacakmış.
Bunu gören millet, ikna etmeye çalışmış.
Sana ev alırız demişler olmamış.
Araba alırız demişler olmamış.
Bakmışlar bu böyle olmayacak, delinin dilinden deli anlar demişler.
Komşu köyün delisini getirmişler.
Deli, elinde bıçakla gelmiş, minaredekine seslenmiş:
- Lan deliii, elimdeki bıçağı görüyon mu?
- Görüyoruum demiş.
- Ula indin indin, inmedin keserim minareyi demiş.
- Tamam ula indim. Sakın kesme, düşerim demiş. :))

Olur Olmaz Kişilere İçini Dökersen, Döktüklerini Kendin Toplamak Zorunda Kalırsın

Olur Olmaz Kişilere İçini Dökersen, Döktüklerini Kendin Toplamak Zorunda Kalırsın..

"DEĞER"lerini "DİĞER"lerinden Ayıramıyorsan


EĞER
"DEĞER"lerini "DİĞER"lerinden Ayıramıyorsan
"MEĞER"lerini bir cebine, "KEŞKE"lerini öbür cebine koyacaksın...

23 Kasım 2013 Cumartesi

Burçların Klavuzu

Burçların kılavuzu :

- Koç,
Koçlar öncü kişilerdir. Maceracı bir ruhları vardır. Son derece girişkendirler ve engelleri aşabilirler.
Kendilerini ön plana çıkarmaya çalışırlar. Alaycı, sabırsız, saldırgan ve isyankar olabilir, aniden hiddetlenebilirler.

- Boğa,
Boğalar sıcak kanlı insanlardır ve her ortama uyum sağlarlar. Güvenilir kişilerdir ve son derece pratiktirler.
Boğalar çok tembel ve sıkıcı olabilirler. İnatçı ve yeniliklere karşı bir tavır sergileyebilir, alınganlık gösterebilirler.

- İkizler,
İkizler insanı entellektüel, konuşkan, mantıklı, canlı ve sempatiktir. Yeniliklere açıktır ve genellikle birden çok işi aynı anda yapabilir.
İkizler insanı değişken olabilir. Bu da güvensiz bulunmalarına neden olur. Kararsız bir yapıları ve huzursuz bir yanları vardır.

- Yengeç,
Yengeçler nazik ve hassas kişilerdir. Evcimendirler ve ailelerine düşkündürler. Ayrıca hayal güçleri oldukça kuvvetlidir.
Yengeçler zaman zaman aşırı derecede duygusal olabilirler. Değişken ve dağınık olabilirler. Ayrıca kendilerine acıma eğilimindedirler.

- Aslan,
Aslanlar son derece cömert ve fedakardır. Yaratıcı ve üstündürler. İyi organizasyonların ardından bir Aslan burcu çıkması şaşırtıcı olmayacaktır.
Aslanlar kendileriyle çok övünebilir, kendilerini çok beğenebilirler. Gösteriş ve güç meraklısı olabilirler ve diğerlerinin üzerinde otorite kurmak isteyebilirler.

- Başak,
Başaklar dikkatli ve titiz analizcilerdir. Her şeyi en ince detayına dek hesaplar ve dikkatli olmaya özen gösterirler. Alçak gönüllü ve cana yakın kişilerdir.
Aşırı derecede titiz ve işgüzar olabilirler. Kolay beğenmezler. Bazen aşırı meraklı olabilirler.

- Terazi,
Teraziler uyumlu, zarif ve romantik insanlardır. Son derece idealist ve tarafsızlardır. Siyasete ve güzel sanatlara yatkındırlar.
Teraziler kararsız ve alıngan olabilirler. Başkalarının etkisi altında kalabilir ve çabucak fikir değiştirebilirler.

- Akrep,
Akrepler iyi birer sırdaş, gerçek dostlardır. Kararlı ve çalışkandırlar. Duyguları ve sezgileri son derece güçlüdür ve genellikle duyguların belli etmezler.
Akrepler inatçı, kuşkucu ve dik kafalı olabilirler. Unutmadıkları için kin tutar ve alaycı davranabilirler.

- Yay,
Yaylar neşeli, dışa dönük, iyi niyetli ve keyifli kişilerdir. Kolay adapte olurlar. Özgürlüklerine düşkündürler ve hayal güçleri oldukça gelişmiştir.
Yaylar aşırıya varacak derecede iyimser olabilirler. İlgileri çok çabuk dağılır, sabırsızdırlar ve başladıklarını çabuk bırakırlar.

- Oğlak,
Oğlaklar çalışkan, güvenilir, sorumluluk sahibi, sabırlı ve disiplinlidir. Dayanma güçleri yüksektir ve aileye önem verirler.
Oğlaklar son derece dik başlı, kötümser ve kuşkucu olabilirler.

- Kova,
Kovalar bağımsız, özgün, değişiklik sevdalısı ve yenilik meraklısıdır. Vefalı ve sadık dostlardır. İnsanları ve bildiklerini paylaşmayı severler.
Kovalar beklenmedik garipliklere ve isyankarlıklara imza atabilir. Kendilerini beğenmiş olabilir ve dikkatleri üzerine çekmek için türlü gariplikler yapabilir.

- Balık,
Balıklar sempatik, hassas, nazik, anlayışlı ve merhametlidir. İyi niyetli ve yardımsever kişilerdir.
Balıklar aşırı duygusal ve alıngan davranabilirler. Kararsız, karamsar ve çekingen olabilir, gerektiği halde mücadele vermeyebilirler.

Burçların Takıntıları

Hangi burç neye takıntılıdır?

- Koç,
Kazanma konusunda takıntısı olan Koçlar, herhangi bir oyunda bile kazanmaları gerektiğini düşünürler. Çünkü onlar liderdirler ve birincilik en çok onlar için vardır.

- Boğa,
Boğaların en belirgin takıntısı zenginliktir. Zengin olmak için çok çalışır ve genelde başarırlar. Başka şeylere bu kadar uğraşsalar Ay’a giden ilk Türk bile olabilirler.

- İkizler,
Modayı yakalama takıntıları vardır İkizlerin. En son telefon, en moda kıyafet, en gelişmiş bilgisayar daima onların olmalıdır; çünkü onlar şımartılmaya değerdirler.

- Yengeç,
Yengeçler daha çok sevme takıntılıdır. Eğer siz onlara “Seni seviyorum.” derseniz o size mutlaka “Ben daha çok seviyorum.” diyecektir. Onlarla aşık atmak zordur.

- Aslan,
Aslanların en büyük takıntısı daima güzel görünmektir. Onlar uyurken de güzel görünmelilerdir ki meleklerden tam puan alabilsinler, kendilerini beğenebilsinler.

- Başak,
Temizlik ve düzene takıntılıdır Başaklar. Onların elinden kurtulmanın yolu yoktur; elbiseleriniz ve evinizi hatta duruşunuz temiz görünmüyorsa, şansınızı kaybedersiniz.

- Terazi,
Adil olmakla takıntılıdır Teraziler. En alakasız konularda bile bir haksızlık olduğunda gerim gerim gerilirler. Ekmek kuyruğunda yaşanan kaynaklar bile delirtir onları.

- Akrep,
Güce sahip olduklarını bilmek Akreplerin en büyük takıntısıdır. Güç vazgeçilmez bir öğeleridir onların ve güçsüz hissederlerse kendilerini neredeyse depresyona girerler.

- Yay,
Yaylar genellikle kendilerine takıntılıdırlar. Bu yüzden hatta bir derecede narsist de sayılabilirler. Önce kendileri önemlidir ki ‘ben’likleri korunsun ve parçalanmasın.

- Oğlak,
Oğlakların en büyük takıntısı ‘En iyi’ takıntısıdır. En iyiye sahip olmak isterler her zaman için. Kendi beğendikleri her şeyin en iyi olması ve en güzel görünmesi takıntılarıdır.

- Kova,
Değişiklik takıntılıdır Kovalar. Aynı yerde duramazlar, aynı insanlara uzun süre katlanamazlar, hatta aynı havayı uzun süre soluyamazlar. Bu yüzden değişirlerse, çiçek gibi kururlar.

- Balık,
Balıklar kendi yarattıkları dünya ile takıntılıdırlar. Hayalleri önemlidir ve yıkılmamalıdır. Eğer yıkarsanız ya da alay ederseniz bir köpekbalığına dönüşüp sizi yutabilir.

Burçların İç Dünyası, Hangi Burç Nasıldır

Burçlar ve iç dünyaları :

İç dünyanıza küçük bir yolculuk yapmaya ne dersiniz? Merhamet ve vicdan konularında kendinizi nasıl hissedersiniz? İşte kendinize dair küçük ipuçları:

- Koç,
Koç burcu insanları yapıları nedeni ile sert görünür, hatta merhametsiz olarak bile algılanabilirler; fakat şimdiye kadar hiçbir Koç’un isteyerek bir kişiye zarar verdiği görülmemiştir. Aklından geçirdikleri kötülükler olabilir; ama bunları hayata getirecek derece hırsa ve nefrete sahip değillerdir. Orantılı bir vicdana ve merhamete sahiptirler. Yardım edilecek birileri varsa onlara acımadan yaklaşır, kendilerini iyi hissetmeleri için ellerinden geleni yaparlar. Koç merhametin dengeye ulaştığı yerdir.

- Boğa,
Boğa burcu insanları merhametlerini boş yere harcayıp daha sonra sakinleşmeye çalışanlardandır. İlk başlarda tüm sevgilerini ve merhametini birilerine vermeye hazırdırlardır ve verirler de; fakat sonra anlarlar ki hayat bazen bir şeyleri kendine de saklamaktır. Ellerinde kalan son kırıntıları bile çok iyi saklar, sadece hak ettiğini düşündüğü kişiler için kullanırlar. Boğa burçlarının vicdanları da merhametleri ile aynı oranda kullanılmış ve koruntu altına alınmıştır.

- İkizler,
İkizler burcu insanları çevrelerince hoyrat olarak görülseler de ellerini kollarını nereye koyduklarını iyi bilirler. Savurgan değildirler inançları konusunda. İnanmanın hissettirebileceği rahatlamayı kaçırmak istemezler. Merhamet etmeyi iyi bilir, bir dilenci için bile ağlayabilirler. Vicdanları da keza aynı oranda yüksektir. Yaptıkları hatanın üzere kendi akıllarında kez be kez geçerler. Sonuç daima vicdanın ağır basması, İkizler’in yerinde duramadan özür dilemesidir.

- Yengeç,
Yengeç burcu insanları Dünya üzerindeki tüm merhameti ve vicdanı bir araya getirmeye çalışanlardır. Bu kadar içten vicdan duygusu ile yüzleşebilen, merhametin yaratabileceği yükleri bile sırtlamaya hazır başka kaç kişi vardır ki? Yengeç kadını da, erkeği de vicdan kelimesinin sulanmış anlamını değil, derin ve gerçek anlamını bilirler ve bunu bilerek hareket ederler. İnsanları kırmamak isterler ki yükleri ağırlaşmasın. Herkese merhametleri vardır da bir kendilerine merhamet etmezler.

- Aslan,
Aslan burcu insanlarının asi ve özgürlükçü yapıları olmasına rağmen her zaman düşündükleri başkaları vardır. Mutlaka birilerine yardım etmek için daha çok çalışıyor, ailesine yük olmamak için çeşitli giderlerini ortaya bile dökmüyordur. Vicdan konusunda gerçek bir otoritedir Aslan, kendilerine yapılan iyilikleri de unutmazlar. Fakat merhamet etmek istemezler. Aslan insanlarının asıl meselesi kimsenin merhamet edilecek durumda olmamasını istemeleridir.

- Başak,
Başak burcu insanları kimseye belli etmeden kendi vicdanları ve merhametleri ile yaşayan sakinlerdir. Kimseye göstermek istemezler yaptıklarını, bu yüzden yapmıyor zannedilirler. Bu yanlış anlamayı düzeltmek için de hiçbir şey yapmazlar. Böylesine pasif bir rolde devam ederlerken hayatlarına, yaptıkları yanlışların en büyük karşılığını yataklarına yattıklarında gördükleri vicdandan alırlar. Onu uyutmayacak olan bir vicdan silsilesi hazır bekliyordur çünkü.

- Terazi,
Terazi burcu insanları adaletin ve doğruluğun insanları oldukları için vicdan ve merhamet duyguları en çok gelişmiş insanlardır. Herhangi bir haksızlık onları mahvetmeye yetecektir. Sinirlenecekler ve hatta sinirlerinden ağlayacaklardır. Merhamet duyguları çoğu zaman her şeyin önüne geçecektir; fakat Terazilerin vicdan yapmaları gereken bir konu olmayacaktır; çünkü hata yapma oranları oldukça düşüktür. Onlar merhametin adresidir, vicdanın değil.

- Akrep,
Akrep burcu insanları sert tavırları ile insanları çabuk kırsa ve merhametsiz görünse de iç hesaplaşmaları en çok olan insanlardandır. Ani hareketleri istemediği olaylara yol açar ve Akrep de vicdanı ile bol bol baş başa kalır. Her zaman için vicdanı Akrepleri alt eder. Merhamet konusunda ise yanlış anlaşılanlar listesinde önde gelirler. Vicdanları konusunda sık yargılanmaları merhametsiz oldukları ile alakalı bir bağlantıya neden olmamalıdır.

- Yay,
Yay burcu insanları bağımsız tavırları ile ilgi çekip tüm hayatlarını bu yönde idame ettiriyorlarmış gibi görünürler ve bu doğrultuda yargılanırlar. Çevrelerindeki insanları kolay silebilen tavırları ile merhametsiz görünseler de bu hareketlerinin vicdanını uzun süre yaparlar. Yine de gururlarını çok fazla alt edemez, verdikleri karara bağlı kalırlar. Bu konuda kendilerini ve hislerini dinlemeleri gerekir.

- Oğlak,
Oğlak burcu insanları ani parlamaları ile keskin görünseler de merhametin gerçek aynalarıdır. Yaşadıkları her şeyden bir ders çıkarıp yollarına devam etmeye çalışırlar. Vicdanları yaptıkları hataların ardından onları uyutmaz ve hemen Oğlaklar yumuşar, tüm hataları yok etmek için ellerinden geleni yapacaklardır. "Merhamet" denildiğinde ise bir fedai gibi kendini öne atacak, merhametin anlamını her seferde hatırlıcaktır.

- Kova,
Kova burcu insanları duygularına kapılmayı çok sevmeyenler kafilesinden oldukları için merhamet ve vicdan duygularını öne çıkarmazlar, yine de yardımcı olarak adı geçenlerdendir. Yardım edilecek birisi varsa koşar, duygularını da işte o zaman açık ederler. Merhametleri ortaya çıkar, ellerinden geleni yaparlar. Merhametin hayatta neler verebileceğini iyi bilir, işte böyle konularda karşı duruş göstermez, uysallaşma taraftarıdır.

- Balık,
Balık burcu insanları etraflarındaki her şey düşünür, herkes için iyi bir niyette bulunur. Bu yüzden merhametleri de vicdanları da çok yüksektir. En ufak hatalarında vicdanları ile masaya oturur büyük konuşmalara girerler ve her zaman vicdanlarının seslerini dinleyip doğru olanı yapmak için harekete geçerler. Minicik bir hayvandan kocaman bir hayvana kadar her canlı için de merhametleri vardır insanlara hissettikleri merhametin yanında.

Burçlara Göre Yalan Kabiliyeti

Burçlar ve yalan :

Hayatta herkesin mutlaka başvurmak zorunda kalacağı bir şeydir yalan. Fakat önemli olan yalan değil, ne hakkında yalan söylediğimiz ya da nasıl yalan söylediğimizdir. İşte karşınızda burçlar ve yalan söyledikleri konular ile yalan söyleme biçimleri, yalana karşı tutumları:

- Koç,
Yalan söylemeyi sevmeyen ve beceremeyen Koçların eğer yalan söylediğinden şüphelenirseniz, biraz üzerine gitme ile her şeyi çözersiniz. Çünkü ne savunacak ne de durup uzun uzun kurgulayacak vakitleri vardır onların.

- Boğa,
Her zaman lükse ve paraya düşkün olan Boğaların zayıf noktaları budur. Eğer onlara “Paran var mı?” diye sorarsanız alacağınız cevap “Hayır.”dır ama mutlaka kenarda paraları vardır ve sizi bu konuda kandırmaya çalışıyordur. Dikkat !

- İkizler,
Yalanını yakalamanın en zor olduğu burçlardan birisidir İkizler. Çünkü ikna kabiliyeti oldukça yüksektir. Yalanları ile karşılaştığınızda ise yarattıkları hikayeler ile sizi şaşırtacaklardır. Bu kadar inandırıcı olabiliyor olmaları sizi korkuta da bilir.

- Yengeç,
Yalanı sadece durumu daha iyiye çevireceği için kullanmayı düşünen Yengeçler yalanların bunu yapmadığını hatta daha da kötüleştirdiğini görünce kendileri de üzülürler. Sonuç olarak rahatsız edici gerçekler çok yakındır.

- Aslan,
Yalanı eğlenceye katkı olarak gören Aslanlar için hikayeyi kurmak ve oynamak oldukça önemlidir. Siz dinledikçe o geliştirecek ve değiştirecektir. Size de sadece alkışlamak ve soluksuz izlemek kalacaktır.

- Başak,
Yalanı en az seven burçlardan birisidir Başak. Bu yüzden söyledikleri yalanlar genel itibari ile gerçeğe yakın yalanlardır. Ya gerçeği hafifletip saklayıp yalan söylerler ya da çok alakasız konularda yalanlar söyleyerek uzaklaşırlar.

- Terazi,
Yalan söyleme konusunda kabiliyetli olan Teraziler size yalan söylerken onları yakalamakta zorlanacaksınızdır; çünkü sempatik yapısı ve gözlerinin içi gülmesi nedeni ile ondan böyle şeyler beklemeyip yanılacaksınız.

- Akrep,
Yalan söylemek istemeyip de başvurmak zorunda kalan Akreplerin genel itibari ile en çok cinsellik hakkında yalan söylerler. Başarmak için ellerinden geleni yaparlar; fakat çabuk da açığa çıkarlar. Kararsızdır durumları.

- Yay,
Yalan söylemeyi sevmeyen ve hatta acıtıcı dürüstlükleri ile tanınan Yaylar yalan söylediklerinde ortadan kaybolmayı severler. Aslında söyledikleri yalanların da büyük çoğunluğu gerçekleri içerir.

- Oğlak,
Eğer Oğlaklar size yalan söylediyse, zaten kendisi bundan rahatsız olup etrafta dolaşmaya başlar. Söylemek istediği bir şey varmış gibi sürekli bir yarım kalmışlık hali içindedir. Bu yüzden tespit etmenizi kolaylaştırır.

- Kova,
Kovalar genel itibari ile geleceğe dair yalanlar söyler. Tahminlerde bulunurken ya da kendisi adına planlar yaparken söylediği yalanlar da neredeyse kusursuzdur; çünkü yaratıcılıkları oldukça yüksektir.

- Balık,
Yalan söylemeye sadece başkalarının iyiliği adına başvuran Balıkların bu naif düşünceleri karşısında sinirlenseniz de ona kızamazsınız; çünkü bu durumun sizin iyiliğiniz adına olacağına o kadar çok inanır ki kıyamazsınız.

Burçlara Göre Risk Alma Hangi Burç Hangi Riski Alır

Hangi burç hangi riski alır?

- Koç,
Lider ruhlu Koç burçları iş kurmak ve yürütmek konusunda risk almaktan asla vazgeçmezler. Hırsları ve idealleri peşinden koşmayı kendisine ilke edinmiş Koçları işten kaçarken görmek imkansızdır. Bir diğer konu ise dürüstlükleridir. Söylediklerinin yanlış anlaşılabileceği ihtimaline rağmen gözlerini karartıp doğruyu söylerler.

- Boğa,
Sanata düşkün Boğalar için risk hayatlarında yer etmesini istedikleri bir şey değildir; fakat genel itibari ile bir iş ya da ailevi konuda risk almaktansa aşk konusunda riskli davranıp belki de platonik bir aşkı karşılıklı aşka çevirmeye çalışırlar ya da inatlarını devam ettirme konusunda risk alırlar. Çünkü görmek istemedikleri gerçekleri görmemek için biraz uğraşmak isterler, yine de en sonunda doğruyu göreceklerdir.

- İkizler,
Canlı, konuşkan ve üretken İkizler burcunun risk almak isteyeceği bir konu varsa o da daha çok arkadaşa sahip olabilmektir. Onun için etrafındaki insan sayısının azalması başına gelebilecek en kötü şeylerdendir, bu yüzden risk alması gerekse de arkadaşlık duygusundan ve yeni arkadaş edinme isteğinden vazgeçmezler. Bir diğer gözlerini karartabilecekleri durum anlık olsa da fazla para harcama konusudur. Dikkat etmelilerdir.

- Yengeç,
Yengeç burcunun risk almaktan asla kaçmayacağı konu ev kurma konusudur. Bir Yengeç için hayata bir aile olarak devam etmek yaşamak istedikleri en önemli şeylerden birisidir. İlişkiyi yaşamaya başlamak, devam etmek ve ettirmek için çabalamak ve evlenme, ev kurma aşamasında sakin Yengeç bir kartala dönüşür. Yengeç burcu yaptıklarının hiçbirisini risk olarak görmez tabii ki de. Onlar için her şey olması gerektiği gibi devam ediyordur.

- Aslan,
Özgürlüğüne düşkün Aslan burcunun risk alabileceği öncelikli konu ilişkide birlikte olduğu kişiye bir “resmiyet” olmadan ilişkiye devam etmek istediğini söyleme konusudur. Çünkü onlar işin içine resmiyet girdiğinde uzaklaşmak isterler. Bir evlilik kurumundansa, herkesten uzakta sadece bir aşk hayatı yaşamayı tercih ederler. İşte bu konu onlar için risk konusu olur. Eğer eşleri bu duruma uygun birisi değilse, ilişkide kısa süreli problemler yaşayacaklardır.

- Başak,
Dikkatli ve titiz Başak burcu için risk almak zorlandıkları bir gerçek olsa da alacakları en büyük risk aşık olmaktır. Çünkü aşık olmak duyguların devreye girmesi, mantığın neredeyse yok olması demektir. Aklı ve mantığı ile hareket eden Başak burçları için işte bu savaş demektir. Gözlerini karartarak bir aşka dalmasalar da bu aşk için risk almış olmaktan da gocunmaz; hatta bir süre sonra aşkın verdiği mutluluk ile "keşke"leri "iyi ki"lere dönüşür.

- Terazi,
Terazi burçlarının riski gördüğünde uzaklaşmak değil, koşarak içine atlayacağı konu adaleti sağlamaktır. Siz sadece onlara çözülmesi gereken bir dava verin ve nasıl işin içinden çıktıklarını görün. Tüm detayları ile olayı algılamak, yeniden mantık çerçevesine oturtmak gibi konular için her türlü kaynağa ulaşacak, her ince ayrıntıyı detaylandıracak, kendini riske eden zamanlarda riskten kaçmayacaktır. Bir diğer konu ise aşktır. Aşk söz konusu ise, Terazi oradadır.

- Akrep,
Fantastik dünyanın oyuncuları Akrepler için risk almaktan vazgeçemeyecekleri en önemli konu hayal dünyalarıdır. Onlar hayal dünyalarını geliştirmek, onları var etmek ve hayata geçirmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Çünkü Akrepler için dünya henüz yeterince onarılmış, düzenlenmiş, mistik ve fantastik değildir. Bir diğer risk almaktan korkmadıkları durum ise, yeni fikirler üretip sunmaktır. Bu fikirler genelde teknolojik alanlardadır.

- Yay,
Maceracı Yaylar için risk almaktan vazgeçmeyecekleri konu sonsuz gezme istekleridir. Onlar dünyanın bir ucundan diğer ucuna gezmek, yeni insanlar tanımak, yeni hatıralara sahip olmak isterler. Bu yüzden iş hayatlarını, aşklarını ve hatta ailelerini riske atabilirler. Söz konusu keşfetmek ve yaşamak, yaşamın tadına varmaksa, Yay mutlaka o civarlardadır. Eğitimlerini geliştirmek için de risk almaktan çekinmezler. Alıştıkları yerleri dahi değiştirebilirler eğitim şanslarını arttırmak için.

- Oğlak,
Ticari zekaları gelişkin Oğlaklar için risk almak çocuk oyuncağıdır. Konu ticarete ve işe geldiğinde onlar korkusuz bir kahramana dönüşürler. Daha çok kazanmak ve ilerlemek için iş hayatının getirdiği tüm riskleri almaya hazırlardır. Para ile içli dışlı oldukları için hesaplarını doğru yapıp risklerden sıyrılmayı da iyi bilirler. Küçük adımlarla büyük işleri yapmaktansa, büyük adımlarla büyük işi daha kısa sürede yapmaya çalışırlar. Çünkü ne kadar kısa sürede daha fazla para kazanabilirlerse o kadar iyidir.

- Kova,
Orijinalliği, etkileyiciğili ve azmi ile bilinen Koçlar için risk en çok yeni şeyler üretme konusunda alınır. Onlar reform yaratacak şeyler için pek çok görüşü ve kişiyi karşılarına almak pahasına yenilik yaratmaya çalışırlar. Ve bu yenilikleri uygulamaktan da geri kalmazlar. Çünkü onlara göre yaratıcılık risk alınmadığı sürece ortaya çıkan bir şey değildir. Sezgilerini ve çekici mizacını kullanarak da yarattığı yenilikleri kolayca kabul ettirebilir. Kova burçları bir yaratım sürecinin dahisidirler.

- Balık,
Hayalperest, aşka ve duygularına düşkün Balıklar için en büyük riskler hep aşkta alınır. Aşka kazanmayı da, kaybetmeyi de sever Balık burçları. Onlar için birlikte olmanın da, ayrılmanın da, uzun süre yalnız olmanın da farklı tatları vardır. O yüzden hepsini deneyimlemek onlar için üzücü değil, risk sonucu hayat verici şeylerdendir. Karşılıksız aşklara düşmeyi severler, birden risk alıp tüm duygularını açarlar. Risk alıp ayrılırlar ve hepsini farklı farklı yaşamak isterler. Balık neredeyse risk orada aşktadır.

Onu Nasıl Baştan Çıkarırsınız Burçlara Göre Baştan Çıkarma

Onu nasıl baştan çıkarırsınız?

Hayatı paylaşırken sadece nesneleri değil, ruhumuzu ve kendimizi de paylaşırız sevdiğimiz kişiyle. Ayrıca herkesin kendisini daha özel hissettiği bazı noktalar vardır. Bunları öğrendiğimizde daha kolay ve zevkli hale gelir paylaşmak. İşte burçları baştan çıkarmanın yolları:

- Koç,
Koçlar iş cinselliğe geldiğinde baskıcı ve agresif olmayacaklardır. Hatta sizin üstünlüğünüzü kabul etmek gibi bir yönelimde de bulunabilirler. Siz onu öpmeye ya da yakınlık göstermeye devam edin. Onları şaşırtmaktan da asla vazgeçmeyin; çünkü bu şaşkınlıklar afrodizyak etkisi yaratır üzerlerinde.

- Boğa,
Zekadan ve hediyelerden hoşlanan Boğalar için yavaş ve sakin hareket etmelisiniz. Onlar için en önemli şeylerden birisi uyumlu bir şekilde, yavaşça hazmettikleri bir cinselliktir. Bu yüzden sakin davranıp küçük hediyeler ile süslediğiniz bir gece onları baştan çıkaracak ve rahatlatacaktır.

- İkizler,
İkizlerin yatağına giden yol zekadan geçer. Bu yüzden onu etkilemek ve daima ilgisini üzerinizde kılmak istiyorsanız mutlaka zekanızı öne çıkarmalısınız. Onun ilgilendiği hobiler ile ilgilenip fikirlerinizi açıkça söylemeniz sizin için artıdır. Sözleriniz ve zekanız baştan çıkarıcı olmalıdır.

- Yengeç,
Duygusallığın baş tacı edildiği burç Yengeç olduğu için cinselliklerinde de bu naifliği ve sakinliği ararlar. Duygusuz yapılan her hareket onlar için kırıcı ve inciticidir. Bu yüzden kaba davranmamanız gerekir. Güzel sözlerle süslediğiniz bir yazı ya da aşkınızı gösterdiğiniz sevgili dolu bakışlar yetecektir.

- Aslan,
Aslanları baştan çıkarmak için ilk olarak onlara gerekli komplimanı (gönül okşayıcı, hoşa giden söz) vermeniz gerekir. Ne kadar güzel göründüklerinden ve hatta bu kadar güzel giyinip kombinasyon yapabilen tek insan olduğundan bahsedin, Aslanın size meyletmesini izleyin. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

- Başak,
Temizlik, temizlik, temizlik. Tek kelime; fakat büyük bir anahtardır Başaklar için. Nasıl temiz ve düzenli giyindiğiniz, nasıl güzel koktuğunuz, eşyalarınızın ve odanızın ne kadar düzenli ve temiz olduğu … Her şey, evet, her şey Başaklar için çok önemlidir. Güzel kokular ve temiz çarşaflar onların kilitleridir.

- Terazi,
Uyum ve denge. Terazileri etkilemek ve baştan çıkarmanın en büyük noktası her şeyin bir güzellik içerisinde olması. Güzel giyinmeli, güzel bir ortam hazırlamalı, güzel yemekler yapmalı ve pahalı içecekler içmelisiniz ki Terazi kendini güzel ve hazır hissettin. İşiniz biraz zor; fakat buna değecektir.

- Akrep,
Tavırlarını kestiremediğiniz Akrepler için yapmanız gereken sistemli hareket etmektense, içgüdüsel olarak bir cinsellik yaşamaktır. Onlar için önemli olan vücutların nasıl konuştuğudur. Nasıl baştan çıkaracağınızın ipucu ise onu tanıyarak doğru hareketi bulmak ve ona göre harekete geçmektir.

- Yay,
Güldürü kabiliyetiniz ve zekanızla harmanladığınız her şey Yaylar için vazgeçilmez olacaktır. Onları baştan çıkarmak için güzel ve düşündürücü şakalar yapabilirsiniz. Bir de hayatı dışarda yaşamayı seven Yaylar için cinsellik tek bir odada sıkışıp kalmamalıdır. Bir tatil onu her zaman ateşlendirecektir.

- Oğlak,
Ciddi ve yapıcı Oğlaklar cinselliklerinde de sakinliği severler. Onları baştan çıkarabilmek için küçük öpücüklerle başlayıp sırasıyla ve düzenli hareket etmek gerekir. İşaretleri hareket edip doğru yolu bulmak sizin elinide olacaktır. Bu sayede onlar için hem sakin hem de yapıcı bir yol izlemiş olacaksınız.

- Kova,
Yenilikçi ve maceracı Kovalar söz cinselliğe geldiğinde kabuğu kırılması zor hale gelebilir. Bu yüzden onu baştan çıkarma sürecinde yenilikçi ve atılgan olanın siz olması gerekir. Böylece onun kendini geri çekişini önleyebilir hem de onu rahatlatabilirsiniz. Kovalar her yeniliği kaldırabileceklerdir.

- Balık,
Hayalci ve fantastik Balıklar için yapabileceğiniz en önemli şey onları tamamen yaşadıkları dünyadan koparabilecek kabiliyete duygulara ve sözlere sahip olabilmektir. Eğer onları günlük yaşamın duygularından koparıp bir üst duygulara taşıyabiliyorsanız, yarattığınız dünyada mutluluk sizi bekliyordur.